Tamam mı!
Soru çok basittir aslında. Cevabı da öyle olmalı. Neredeyse bütün din, felsefe, ahlak öğretilerinin temel direğidir: 1. Sana yapılmasını ister misin? 2.İstemezsen, sen de başkasına yapma! 3. Tamam mı!
Gazetecilik elbette araştırma, didikleme, bulup çıkarma, ortaya serme, bilgilendirme, sunma hatta bir yönüyle teşhir işi. Lakin, ille de... Birilerinin yatak çarşaflarının kıvrımları, başlarındaki komodinlerin cinsi, yüzlerinin o anki hali, kiminle nasıl, neden, ne şekilde olduklarının ayrıntılarıyla iştigal manasında değil. Bu ülkede didiklenecek, mıncıklanacak, karılacak, altüst edilecek onca mevzu varken diye başlamayayım... Herkes, her konuyla ilgilenmek, bilgilenmeye çalışmak, bilgi ve görüş iletmekle uğraşmak zorunda değil. Ağırı da olur, hafifi de. Serti de olur, yumuşağı da. Yereli de olur, globali de. Sevimsizi de olur, sevimlisi de. Derini de olur, yüzeyseli de. Öfkelisi de olur, seveceni de. Tarihi de olur, günübirlik de. Lakin, koca koca adamlar ve kadınlar... Bir genç kadın ile meçhul bir adamın kameralı olayında, takım tutar gibi yorum yapma, bazen açık açık müdahil, bazen sözde ilkeleri savunurken savcı, avukat, hakim olabilme hakkını nereden buluyorlar! Nasıl bir cürettir bu. Nasıl bir insanlık, hukuk, ahlak ve vicdan muhasebesidir. Ne hakla, olayın ayrıntıları, kanıtları, karşı kanıtları üstüne doğrudur, yanlıştır, yalandır, şöyledir, böyledir diye ahkam kesilebiliyor. Mesela, kendi hayatlarının, kendi evlerinin, kendi odalarının böyle böyle didiklenmesini, teşhir edilmesini kabullenebilecek, herkesin her şeye bulaşan elinin, her şeye yılışan dilinin yastığına, çarşafına karışıp durmasını olağan karşılayabilecek "olgunluk" talar da, o yüzden mi!
Yaparsan, elbet her şey haberdir! Yazarsan, elbet her şey yazıdır, yorumdur, köşedir! Ama bu mesleğin, kanun, kural, amir vesaire gibi "dış sesler" inin dışında, esas bir "iç ses" i vardır. Pusuladır. Yaz ve yazma, yap ve yapma muhakemesi ile muhasebesinin esas merciidir. O iç sese genellikle vicdan denir. Batı dillerinde "vicdan" ile "bilinç" genellikle aynı kelimedir. Yürek ile akıl, duygu ile fikir örtüşsün diye. İç ses, "insan" dır. İçindeki; bazen bastırdığın, bazen unuttuğun, bazen hırpaladığın, ama bir sorsan ne çok deneyim biriktirmiş, ne çok sorunun cevabını bilebilen, bir dinleyebilsen, utanma, merhamet gibi duyarlılıklara yatkın "insan" dır. İşte o "iç ses", binlerce yıldır inançların, dinlerin, felsefi öğretilerin, ahlak metinlerinin, şu kürenin her yerinde vicdan vicdan, insan insan fısıldamış ve haykırmış her mertliğin ve şefkatin amentüsünü tekrarlar: Kendine yapılmasını istemediğini, başkasına yapma! Tamam mı!
|