Bilgeden satılık Ferrari
Ferrasini Satan Bilge. Ne kitapmış ama. Kimse elinden düşüremiyor. (Ellerine ellerine vurduk da düşüremedik, o derece yani) Bir Türk Ferrari'sine LPG taktırmaya kalktı, bu kadar tantana koparmadı. Ferrasi'ni Satan Bilge bu kadar çok satınca, herkesin merak ettiği kişiyi, yani Bilgenin Ferrasini satın alan uyanığı bulduk, aaa bir de ne görelim Türk çıktı, enine boyuna her şeyi konuştuk. - Bizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz sayın Bilgenin sattığı Ferrari'yi satın alan uyanık bey. - Bana kısaca uyanık da diyebilirsiniz. - Peki sayın uyanık, bize biraz kendini anlatabilir misiniz? Kimsiniz siz? Ne işle uğraşıyorsunuz? - Adım Hüdai Kamassutra. Baba tarafından Kırşehirliyim, anne Tayvanlı. Serbest çalışıyorum. Fantağzi iplik üzerine. - Para gani yani... - Gani değil hani... İşler bitik, ben kopuk... - Eee nasıl oldu bu Ferrari satın alma olayı? - Olay molay yok aslında. Ferrari çocukluk hayalimdi. Bir gün İddaa kuponu yapmak için gazeteleri karıştırırken "Bilgeden satılık Ferrari" ilanını görünce... - Hemen aradınız... - Yok önce İddaa kuponunu yaptım. Hertha Berlin- Dortmund maçına konsantre oldum, daha sonra verilen numarayı aradım. Dedim; "Bir kupon yaptım. 1'e 28 veriyor. Kazanırsam arabanı alıcam." - İlginçmiş. Sonra? - Sonra bu bana anlayamadığım dilde bir şeyler söyledi. Küfrediyor zannettim önce. Meğer Tantraymış. Bir nevi dua gibi bir şey... Benim kupon kazanmasın mı? Ben parayı bulmayayım mı? Önce niye satıyorsun dedim buna... Vuruğu muruğu çıkarsa vururum dedim. Yemin billah etti, kız gibi diye... İhtiyaçtan dedi. Aldık tabii bunun Ferrari'sini... Ben tabii bilmiyorum bunun bilge milge olduğunu. Bilge derken isim olarak şey ediyor sanıyorum. - Arabayı aldıktan sonra neler oldu peki?.. - Alım-satım vergisi biraz haşırtingen oldu haliyle. Üstümüze geçirene kadar iflahımız kesildi ama arkadaş sonra bir başladım alemlere akmaya... Gecede 3 yavruya bana mısın demiyorum. Önümü kesiyorlar. Yola atlıyorlar. Cep telefonu gösterip istersen gecemizi kameraya çek diyenler bile var. - Vay vay vay... - Ne vay vay vay. Bu daha ne ki? Bu aracı satan kişi meğer çok önemli bir kitap çıkarmış. Bizim bu alım-satım işini yazmış. Neyini yazmışsa. Sonradan haberim oldu. Meğer bu arkadaş Nepal'de mi neymiş. Orada kafayı kazıtmış, turuncuları çekip hayatın anlamını mı bulmuş ne? Adamı dünya tanıyor anlayacağın. - Fena mı canım?! İşin ucu size de dokunmuştur elbet. - Dokunmaz mı? Ahh ah... Kitap meşhur oldu diye bu defa çirkin evde kalmış entel kızlar yolumu kesmeye, imza almaya, benim Ferro'yla resim çektirmeye başlamasınlar mı? Edebiyat dergilerinden arayıp antin kuntin sorular sormuyorlar mı? Mankenler uğramaz oldu. Herifçioğlu hem Ferrarinin parasını cebine koydu, hem de kitaptan çok para kaldırmış diyorlar. - Eee? - E'si artık burama geldi. Araba zaten benzini içiyor, bende takat kalmadı. Yetmiyormuş gibi huzurum da kalmadı. Arabayı satmaya karar verdim. Aradım bunu, 3 saatte bağladılar, telefon faturası kol gibi gelir herhalde ay sonunda... Neyse, al dedim arabanı geri ver paramı... Mutluluğu kendi içimizde aramalıyız. Sevelim sevilelim gibi laflar etti. Küfrettim buna. "Delikanlı mısın?" dedim. Cevap veremedi. - Şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz? - Gazeteye satılık ilanı verdim. Bir de kitap yazıyorum. - Adı ne? - Bilgenin Ferrasini satın alan salak. İnşallah kitap çok tutarsa parayı bankaya vadeli koyucam, altıma ikinci el bir Şahin alacam, sonra da huzuru bulmak için bizim kayınçonun Silivri'deki yazlığına gidicem... - Söyleşi için çok teşekkürler sayın Bilgenin Ferrasini satın alan salak bey... - Bana kısaca 'salak' diyebilirsiniz.
|