|
|
Allah'ım korkut bizi!
Köşe yazıları yazmadığınız zamanlarda kuşlar kadar özgür organizmalarsınızdır. Ancak sağda solda sürtüp gözlem yapıp, konular çıkarmaya çalışırsınız. Ben de Ayşe Özyılmazel kardeşimi alıp, Cinecity Trio'da 'İskelet Anahtar' filmine gittim geçen hafta. Ayşe ile bir yere gidince nedense Rahşan ve yavrusu bir yere gidiyormuş gibi oluyor. Ayşe benim yanımda öyle narin, öyle şirin kalıyor ki... Korkalım, sonra da etrafımızdaki insanları korkutalım dedik. Dilekolay 16 milyon para vermişiz. Her kuruşu için ekstra korkmak gerek. Neyse film başladı. Daha jenerikte Ayşe, "Rahşan'ım.. Tut elimi" demeye başladı. Allah var, birkaç sahnede sağlam korktuk. Ama 'Kedi zıplaması' klişesi, 'yere düşen bir kavanozun içinden yaratık çıkma' klişesi dışında bir süre sonra bizi tek korkutan şeyin müzik ve efektler olduğuna karar verdik. Film kocaman bir evde geçiyor. Filmin kahramanı, elindeki anahtarla evin biri hariç tüm kapılarını açabiliyor. Son kapıya gelince de müzik coşuyor 'Dın... dın.. dın..' Fakat maşallah kızda bir korku belirtisi yok. Utanmasak, Ayşe ile sarılıp bağırmaya başlayacağız. İşte tam o anda fark ettim ki doğal olarak filmdeki kız efektleri ve müzikleri duymuyor. Duysa, bırakın çatı katına çıkmayı, pılı pırtıyı toplayıp hemen olay yerini terk eder... Çünkü gerçekten ortada korkacak bir şey yok. Sonuç olarak filmin ikinci yarısını artık müziğe alışmış ve sıkılarak geçirdik. Bu arada Kate Hudson, bir filmi yüzünde herhangi bir yüz ifadesi olmadan bitirmeyi başaran ilk Hollywood aktristi olarak tarihe geçti herhalde... (Yazar bir Holywood filmi izleyip, başroldeki kızı eleştirmek suretiyle entelektüel görünmeyi başarmış ve bir hayli havaya girmiştir...)
|