|
|
|
|
Yazarımız Özel'in makalesi Herald Tribune gazetesinde
Yazar Orhan Pamuk hakkında "Türklüğü alenen aşağılama" suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan dava İstanbul'da Aralık ayında görülmeye başlayacak. Pamuk'un suçu İsviçreli bir gazeteci ile şubat ayında yaptığı röportajda "Bu topraklarda bir milyon Ermeni otuz bin Kürt öldürüldü. Bunu benden başka kimse söylemeye cesaret edemez" demekti. Şişli Cumhuriyet Savcılığının geçen hafta Pamuk aleyhine açtığı dava, hiç şüphesiz temel ifade özgürlüğünü ihlal etmek anlamına geliyor. Tıpkı Pamuk'un bu sözlerin ardından maruz kaldığı ve Türkiye'yi birkaç aylığına terk etmesine neden olan aşırı milliyetçilerin ölüm tehditlerine varan nefret dolu yayınları gibi. İşte bu nedenle Aralık ayında mahkeme suçlamaları reddetmeli. Ancak Batı'da bu davanın açılmasını Türkiye'nin medeni haklar -ve AB üyeliği- konusundaki ilerlemelerini küçümsemek için kullanmak isteyenler, ülkenin son 10 yıl içinde kat ettiği aşamayı göz ardı etmiş olur. Bir defa, Türkiye'de özellikle Ermeni meselesi konusunda kamuoyundaki tartışma daha açık ve çeşitlilik içeren bir hale geldi. İkincisi, liberal çevreler de bile Pamuk'un tarzı ve konuşmayı seçtiği mecra eleştirildiyse de sonuçta Türkiye'nin demokratik sesleri yazarın görüşlerini açıklama hakkını tavizsiz savundu. Üstelik Pamuk hakkında bu davayı açan yargı sisteminin kendisi daha modern ve liberal bir hukuk anlayışını benimseyenlerle bu tür bir açılımdan rahatsız olanlar arasında bölünmüş durumda. Daha iki ay önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Orhan Pamuk'un sözlerinin ifade özgürlüğü sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verdi. Gelecek ay, Pamuk Alman Yazar ve Yayıncılarının prestijli Barış Ödülü'nü alacak. Türkiye'nin ne kadar yol kat ettiğini görmek için, Türk edebiyatının büyük ismi Yaşar Kemal'in aynı saygın ödülü aldığı sekiz yıl öncesini anımsamak yeterli. O dönemde, Kemal 20 ay hapis cezası almış, beş yıl boyunca aynı "suçu" tekrarlamamak şartıyla cezası askıya alınmıştı. Suçu ise Türk hükümetinin Kürt vatandaşlara yönelik politikasını sert şekilde eleştirdiği "Türkiye üzerinde kara bulutlarisimli yazısıydı. Kemal bu ödülü kazandığı zaman insan hakları ihlalleri sınır tanımıyor, ifade özgürlüğü ciddi şekilde sınırlandırılıyordu. O sene AB'nin Türkiye'ye adaylık statüsü vermemesi üzerine siyasal ilişkiler dondurulmuştu. AB'nin Türkiye üzerinde etkisi yoktu ve baskısı zayıftı. O günden bugüne savaş bitti. AB söylemini değiştirirken, Türkiye ise AB'ye üye olmak için gereken ekonomik ve siyasi şartları yerine getirmek üzere büyük hamleler yaptı. Geçen Aralık ayında da Avrupa Konseyi Türkiye'nin 3 Ekim'de AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamasına karar verdi. Ancak AB bünyesinde ve Türkiye'de pek çok kişi için bu kararı hazmetmek çok zor oldu... Pamuk'a yapılan suçlama, Türkiye'nin geleceği hakkında süregiden mücadelenin bir parçası olarak görülmeli. Kimi Adli makamlar çağdaş hukuki normlara ayak uydurmakta zorlanıyor. Ama yargı kararları, vatandaşlık haklarına ve hukuka karşı yeni tutumun bakış açısını ve inceliklerini giderek daha iyi yansıtıyor. Türkiye'nin AB hedefine karşı olanlar Pamuk'un yargılanmasından memnun kalmıştır. Ancak kendileri de Türkiye'ye kültürel yani dinsel nedenlerle itiraz edip, verilmiş sözleri yerine getirmemek için manevra üzerine manevra yaparken pek Avrupai sayılamayacak bir tutum sergiliyorlar. Bu yaptıklarıyla da Türkiye'deki sertlik yanlılarının can yoldaşı sayılırlar. Kemal ve Pamuk gibi birçok Türk yaklaşık 200 yıldır Avrupa yolunda ilerlerken iki cephede birden savaştı. Vardıkları noktaya bu kadar geç gelmelerinin bir sebebi de bu. Ama her şeye rağmen de sonunda hep onlar kazandı. (Dış politika yazarımız Soli Özel'in önceki gün "İfade özgürlüğü davası ilerlemeyi gölgeleyemez" başlıklı, Amerikan International Herald Tribune gazetesinde yayımlanan yazısının kısaltılmış halidir.)
|
|
|
|
|
|
|
|
|