Eğrisi doğrusu
Hiç fark ettiniz mi bilmem, spor müsabakaları sonrası hep kaybedenler "Ders aldık, tecrübe kazandık" gibi basmakalıp laflar eder. Oysa erdem "Kazanırken de ders almak" olmalıdır. Avrupa Basketbol Şampiyonası'nın başlamasına iki hafta kala düzenlenen Efes Pilsen World Cup 4'e de böyle bakmak istiyorum. Slovenya ve İtalya galibiyetleri sonrası "Ağlamak istiyorum" repliğine takılıp kalan romantik yazarların aksine kupayı kaldırmış Türkiye'nin doğruları kadar eğrilerini de ortaya koyup tartışmaya açmak niyetindeyim. İlk olarak kondisyon olarak izleyebildiğimiz rakiplerimizden bir, belki iki adım ilerdeyiz. Rusya ve Slovenya daha hazırlar ama Sırbistan, İtalya ve Fransa'nın 10 günde bize yetişmesi kolay değil. Maçları artık 6-7 değil, 9 hatta 10 oyuncuyla tamamlıyoruz. İşin keyif veren yanı 10 oyuncunun da sadece süre doldurmak için değil maçın gidişatını etkileyen işler yapmak için sahaya adım atmaları. Eskiden olsa Hidayet çıkınca skor, Mehmet çıkınca ribaund sıkıntısı yaşardık. Bunlar artık bertaraf edilmiş. Belki abartı olacak ama 1992 ve 1996 Olimpiyatları'ndaki Rüya Takım da böyleydi! Fransa ve Rusya maçları hariç savunmada iyi göründük. İstenilen sertliğe henüz ulaşamadık ama yardımlaşmamız ve gayretimiz alkışlanacak cinstendi. Oyun kurucuda Kerem'in yaptığı atılım ise gözlerden kaçmadı. Eksiğimiz yok mu? Çook. Uzunuz ama gerçek bir 5 numaramız yok. Uzun ve kalın bir rakibe karşı Memo'yu 15-20 dakikada tüketiyoruz. 4'lerden, 4.5'lardan 5 yaratma çabası birgün başımızı ağrıtabilir. Takım olma konusunda aşama kaydettik. Ancak takım oyununda hâlâ emekliyoruz. Hızlı top çevirmeye alışıyoruz ama ikili oyunlar konusunda hem hücumda hem savunmada aksıyoruz. Perdelemeler, ikili sıkıştırmalar istenilen sonuçları vermiyor. Geriye ya iyi koşmuyoruz ya koşarken adam paylaşmıyoruz. Kolay fastbreak yiyoruz. Şutörlerimiz anlı şanlı ama şut istikrarımız yok. İkili oyunları az olan her takım gibi şuta bağımlı yaşıyoruz. 20 serbest atış kaçırdığımız gün de oluyor, 25/22 attığımız da. Ortasını bulup sürekliliği sağlamalıyız. Son olarak hâlâ moral takımıyız. Havamızı bulunca başka oynuyoruz. Keşke İpekçi'deki taraftarımızı da Sırbistan'a götürebilsek.
|