3 Ekim, 17 Aralık gibi kritik bir tarih olmaya aday
Geçen hafta üstüste yapılan iki toplantı Türkiye'nin 3 Ekim'de AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamasının önünde bazı risklerin çıkmakta olduğunu gösterdi. AB büyükelçiler ve dışişleri bakanları toplantılarında Türkiye'nin Gümrük Birliği'ni 10 yeni AB ülkesine uygulayan ek protokolu imzalarken yaptığı Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanımama deklârasyonuna, karşı deklârasyon metninde uzlaşılamadı. Önce deklârasyonun içinde müzakelerin başlaması önünde engel olmamaması Türkiye'de piyasalar tarafından olumlu karşılandı. Bu da bize, 3 Ekim öncesinde AB ile ilgili haber akışı olumlu olursa, piyasaların iyi olacağının ipucunu verdi. Ancak Fransa'nın başını çektiği ve aralarında Hollanda, Avusturya, Kıbrıs Rum Kesimi'nin de olduğu Türkiye muhalifi grubun bastırmasıyla karşı deklârasyonun netleştirilmesi bu haftaya ertelendi. Ek protokolün Avrupa Parlamentosu'nda onaylanması ise 26 Eylül'de gerçekleştirilecek. Arka arkaya gerçekleştirilen iki toplantıda müzakere çerçeve belgesi onaylanmadı. Çerçeve belgesinin 3 Ekim sabahında nihai şeklini alacağı belirtiliyor.
Kıbrıs engeli Türkiye önce Ceza Kanunu'nu yürürlüğe koyarak sonra da ek prokotolü kabul ederek 3 Ekim'de müzakerelerin başlatılması için iki koşulu yerine getirdi. Ama ek protokolün uygulanması konusunda sadece muhalif AB üyeleri ile değil, AB komisyonu ile görüş ayrılığı ortaya çıktı. AB Komisyonu diyor ki, Gümrük Birliği çerçevesinde malların serbest dolaşımı için limanların ve havaalanlarının da Kıbrıs Rum Kesimi'ne açılması gereklidir. Türkiye'nin tezi ise Gümrük Birliği'nin hizmet ve tarım sektörünü kapsamadığı, bunun için hizmet sektöründe yer alan limanlar ve havaalanlarının kapsam dışı tutulduğu yönünde. AB'nin yeni iddiasıyla Gümrük Birliği konusu tartışmaya açık. Türkiye muhaliflerinin gücüne ve kararlılığına bağlı olarak gümrük birliği şartı, karşı protokol metnine, Türkiye'yi müzakerelere çağrı metnine, hatta müzakere çerçeve belgesine dahi girebilir. Havaalanları ve limanların açılması belli tarihlere bağlanabilir. Eğer Fransa bastırmaya devam ederse çerçeve belgesi daha sevimsiz hale gelebilir.
AB yeni karar vermeli Bu tartışma da gösteriyor ki, AB yolunda küçük büyük her aşama düğümlenmeye, olay yaratmaya aday. Çünkü AB, Türkiye konusunda 17 Aralık'ta yaptığı siyasi tercihten, verdiği stratejik karardan memnun değil. 17 Aralık'ta çok zorlanarak bir karar verdi. Hatta Türkiye masadan bile kalkıyordu. Müzakere kararı böylesine direkten döndü. Aradan geçen zamanda ise AB'nin kafası daha karıştı. Yeni anayasanın Fransa ve Hollanda referandumlarında reddedilmesi, kafa karışıklığının nedeni. Bu açıdan bakınca AB'nin veya Türkiye karşıtı ülkelerin, kendi içlerinde yeni bir netleşmeye gitmedikten ve stratejik açıdan Türkiye'yi içlerine sindirmedikten sonra, müzakerelerin önündeki engeller kalkmayacak. 3 Ekim'de müzakereler başlar gibi görünür. Ama sonrası Türkiye için çok zor olur. Müzakerelere başlamanın bir anlamı ve faydası olmaz.
Sadece AB değil Bu nedenlerden dolayı 3 Ekim, 17 Aralık gibi kritik bir tarih olmaya aday gibi görünüyor. Piyasaların eylül ayındaki gündemi sadece AB değil. Petrol fiyatları ve dünya likiditesinin durumu, büyük özelleştirmelerin seyri, IMF ile görüşmeler de piyasalar üzerinde etkili olabilir. İki tarihin kritikliğinden ve birbirine benzerliğinden yola çıkarak piyasaların da aralık ayına yakın bir seyir izleyebileceği tahmin edilebilir.
Sonuç "Gözlerini yıldızlarda, ayağını da yerde tut" T.Rousevelt
|