Halka açık şirketlere el konulma kaldırılmadıkça devrim olmaz
Dün "Borsada yüksek getiri bile artık yerliyi cezbetmiyor" dedik. Bunun temel nedeni yatırımcılardaki güven eksikliği oluşturuyor. Özellikle banka batışları ile başlayan dönemde, kamu alacaklarını tahsil etmek için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun halka açık şirketlere el koyarak varlıklarını satması, borsa yatırımcısındaki güvensizliğin en önemli nedeni. Sayısı 220 bini bulan yerli yatırımcıların el koymalardan dolayı uğradıkları kaybın tutarı yaklaşık 550 milyon dolar olarak hesaplanıyor. Mağdur olan bu yatırımcıların büyük çoğunluğu yerli. Çünkü yabancı yatırımcılar hemen hemen İMKB-30 Endeksi'ne dahil şirketler dışına pek çıkmıyorlar. Yani büyük ve derinliği olan hisselere yatırım yapıyorlar. El koymalar ve bankaların batışı nedeniyle batan iştirak şirketleri ise genellikle yerlilerin yatırım yaptığı orta ve boy küçük şirketler.
Yabancılar tek başına Yerli yatırımcılar bu güven eksikliği nedeniyle 2001'de başlayan ve halen devam etmekte olan borsanın altıncı büyük çıkışına pek katılmadı. Bu çıkış yabancı yatırımcıların öncülüğünde başladı, onların alımlarıyla sürdü ve finaline yaklaştı. Bu nedenle kriz sırasında İstanbul Borsası'ndaki yabancı payı yüzde 35'e kadar düşmüşken son verilere göre yüzde 63'e çıktı. Yabancılar borsada tek başlarına kaldıkları, karşılarında satacakları yerli yatırımcı ayağı eksik olduğu için, pozisyonlarını desteklemeye devam ediyorlar. Borsa, çıkışına tek ayak üzerine devam ettiği için, geçmiş büyük yükselişlerinde olduğu gibi, bu çıkışında yaygın halka arzlar gerçekleşemiyor.
Fırsatları kullanamadık Sermaye piyasasına küskün yerli yatırımcıları yeniden kazanmak için ortaya çıkan bazı fırsatları ise bugüne kadar kullanamadık. Mesela Bankalar Kanunu değişiklikleri sırasında, hiçbir günahı olmayan küçük hissedarların hakları iade edilebilirdi. Bankaların bilanço şeffaflığı sağlanabilirdi. Daha da önemlisi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun hakim hissedara ait bir alacağından dolayı şirketin halka açık bölümüne el konulması önlenebilirdi. Temmuz ayında Meclis'ten geçen ve Cumhurbaşkanı tarafından kısmen veto edilen Bankalar Kanunu'nda bu fırsat yine kullanılamadı.
Yeni fırsat Şimdi sermaye piyasasının kendi kanun değişikliği yeni bir fırsat ortaya çıkıyor. Altı yıllık aradan sonra ilk ve 1981'den bu yana dördüncü değişiklik bu. Hem AB'ye uyumu hem de güncel ihtiyaçları karşılamayı hedefliyor. SPK'nın hazırladığı değişiklik taslağı kurumun internet sitesinde tartışmaya açıldı. Ekim sonuna kadar görüşler toplanacak. Aralık ayındaki Sermaye Piyasaları Platformu'nda son nokta konulacak. Yılsonu itibariyle de ilgili bakana sunulacak. Taslakta yer alan değişiklikleri ana başlıklar itibariyle 11'inci sayfada sıralanıyor. Bunlar elbette sermaye piyasası için önemli gelişmeler.
Devrim nasıl olur? Ama bu piyasada asıl devrim etkisi yapacak ve yerli yatırımcıyı piyasayla barıştıracak düzenlemeyi maalesef taslakta göremedik. Mevduat Sigorta Fonu'nun hakim hissedardan alacağı nedeniyle halka açık şirketin halka açık bölümüne el konulmasını SPK'nın iznine tabi kılınması maddesi taslakta yer almalıydı. Madem ki Bankalar Kanunu son altı yılda beş kez değişti ve her değişiklikte sermaye piyasasına Meclis ve hükümetler aracılığıyla darbe indirildi, şimdi sermaye piyasasının ana kanunu değişikliğine bu haksızlığı giderecek madde mutlaka konulmalı. Taslaktan çakaracaksa da, bunu hükümet veya Meclis çıkarsın. Sistemi temelinden vuran el koyma olayı düzeltilmedikçe borsa yatırımcılarının hakları Türkiye'de hiçbir zaman korunmuş olmayacak. Buradaki tek umut ise hedeflenen değişikliğin henüz taslak halinde olması ve revizyona gidebilme olanağının bulunması.
Sonuç "Aştı, taştı, nisabı geçti" Türk Atasözü
|