kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Yoksulluğun stratejik istismarı

Son MGK bildirisi üzerine bu sütunlarda yer alan düşüncelerimi bir televizyonun telefon bağlantısında da tartıştım. Konu hakkında söylenecek pek önemli bir husus kalmadığı kanaatindeyken yine aynı bildiriden hareket eden bazı yorumcu ve sorgucular MGK'da keramet ısrarını sürdürdüler:
- Kurulun bir çözüm önerisi getirmediği iddiası haksızlıktır! 'Bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesi yolundaki tavsiye' meselenin özü değil midir? Böyle bir öneri, MGK'nın, -dolayısıyla askerlerin de- konuya sadece 'silahlı çözüm' penceresinden bakmadıklarını gösterir.
Öyle anlaşılıyor ki birileri anılan MGK bildirisini yeni bir '28 Şubat' için milat olarak görüp gösterebilmek için ne yapacaklarını şaşırmışlar.
Bildiri iddia edildiği gibi 'zarif bir 28 Şubat' uygulaması olarak MGK'dan hükümete yönelik bir muhtıra ise, içinden seçilen öneri, Erdoğan ile birlikte ve pek çok yorumcunun yapageldiği en temel hatayı benimsiyor demektir:
- Bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesi.
Yani sorun ekonomiktir. Bölgede iş imkanları olursa insanlar teröre bulaşmaz! Bu fikir mi MGK'nın en temel ülke sorununa vaziyet ettiğine kanıt! Vah zavallı Türkiye! Hem 'MGK hükümete muhtıra verdi' diyeceksin, hem de bildirinin içinden hükümetle aynı görüşü paylaşan cümleyi kanıt sayacaksın! Böylesi kurumsal ve bireysel şaşkınlıkların temeline inmeliyiz:
- İnsanlar doğal veya yapay gelişmelerden çıkardıkları akılcı sonuçları açıkça dile getirecek ortamı bulamadıkları için karınlarından konuşuyorlar.
- Farklı bakıştakiler birbirlerini düşman kutuplar olarak gördükleri için kurumlar ve eğilimler arasında doğruyu aramaya yönelik fikir alışverişi yapılamamakta, ortak noktalara ulaşılamamaktadır.
Böyle olduğu içindir ki yukarıdan baktığınız zaman, konuyu tartışan kesim ve kişileri, bir terör liderinin oyunlarına kapılmış zavallılar topluluğu olarak görmek zorunda kalıyorsunuz.


Tereddütsüz söyleyebilirim ki, 'bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesi' yolundaki bir öneri 'laf ola beri gele' türünden bir söylemden ibarettir.
Elbette kimse bölgeler arasında dengesizlik olmasını istemez.
Mümkünse bir gecede halledelim! Lakin böyle söylemler sorunun teşhisinden ne kadar uzak olduğumuzu göstermekle kalmaz, siyasi amaçları için terörü kullananları meşrulaştırır, hatta masumlaştırır. Siz resmi ağızlarla 'bölgelerarası dengesizlik' gibi genel bir sorunu bölücülüğün ana kaynaklarından biri sayar, giderilmesini çözümün anahtarı diye dayatırsanız terör örgütü bayram eder:
- Biz adalet istiyoruz, yoksulluktan kurtulmaya çalışıyoruz, onun için savaşıyoruz ! Böyle bir mazeret, terörün asıl derin siyasi hedefi olan 'Türkiye'yi ikinci bir ulusla paylaşma' çabasını maskeleyip güçlendirmektedir.
Böylece bir kere ülkenin başka bölgelerindeki yoksul insanların neden teröre başvurmadıkları sorusunu siz resmi ağızlarınızla geçersiz hale getirirsiniz.
Kaldı ki mevcut şartlarda bu bölgedeki dengesizliği çözmenin yolu yoktur! Hepsi değil ama birçoğu etnik strateji gereğince yirmiotuz çocuk yapacak, sonra da yakana yapışacak:
- Bunlara bul, yoksa eşkıyalık yaparım!
Sen de aklın sıra devlet olacaksın ve buna karşılık bölgelerarası geri kalmışlığın giderilmesini çözüm diye önereceksin! En çok üçdört çocuk sahibi olan insanların yaşadığı yoksul bölgelerdeki dengesizliği gidermenin bir yolunu bulamazken planlı bir nüfus yığınağı karşısında hangi hazineleri devreye sokacaksın? Türkiye aldatan ve aldatılanlar ülkesi. Bir tarafta devletleşmek veya devleti paylaşmak için terörü kullanan ve kullandırtan aldatıcılar.
Beri yanda terörle veya bölücülükle mücadele ederken kendi kendini aldatanlar.
İki kitle arasında ise İsa'ya da, Musa'ya da yaranamayanlar.
Bu toplum 'ara ses' dinlemeyi ve 'ara renk' görmeyi öğrenene kadar ayağa kalkamaz.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Kuzey Irak ve pembe çizgi   / 26-08-2005
 Milli Güvensizlik Kavşağı'nda bölücüye 'pozitif' ayrımcılık   / 25-08-2005
 Tabanı Erdoğan'a küsüyor mu?   / 23-08-2005
 Köln'de Mini Haçlı Seferi   / 22-08-2005
 Üstsüze bakmayan Bakan mı olur?   / 19-08-2005
 Telekom ihalesine dair   / 18-08-2005
 Öcalan da, sözde hasımları da affedilemez!   / 16-08-2005
 KİT pazarına necaset mi yağıyor?   / 15-08-2005
 Bölücülüğe vaziyet etmek (II)   / 12-08-2005
 Bölücülüğe vaziyet etmek (I)   / 11-08-2005
ÖMER LÜTFİ METE
Yoksulluğun stratejik istismarı
Son MGK bildirisi...
UMUR TALU
Dere, tepe düz...
"Bi yere gidiyorum,...
FATİH ALTAYLI
ATO anketleri inandırıcı mı?
Ankara Ticaret Odası...
MEHMET ALTAN
Küreselleşmenin yeni ideolojisi: Pan-hümanizm
Osmanlı...
ERDAL ŞAFAK
Osmanlı modeli Atatürk devrimi
Bize pek yansımıyor ama...
'İç savaşı' imzaladılar
Kürt ve Şiiler'den Sünniler'e rest... 'İstediklerimiz olmazsa iç...
Türkiye karşıtı Merkel bir türlü vazgeçmiyor
Çok değil sadece bundan bir hafta önce "Türkiye'yi seçim...
Karakolda bitti
Karakolda bitti
21 şut çeken, 56 orta yapan Beşiktaş, Diyarbakır karşısında...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu