| |
|
|
İmralı'yı savaşla tehdit etmeli miyiz?
Bundan 7 yıl önce Türkiye, Cumhuriyet tarihinde ilk kez olarak bir komşusuyla "Savaşın eşiğinden" döndü. Abdullah Öcalan isimli terör liderinin, Suriye'den yönettiği PKK Türkiye'de on binlerce gencin ölümüne neden oluyordu. Suriye, Türkiye'de neredeyse bir iç savaş yürüten PKK'nın liderine ev sahipliği yapıp, terör örgütünü Şam'dan yönetmesine izin vermekten bir türlü vazgeçmeyince Türkiye Suriye'ye çok sert bir nota verdi. Ardından Genelkurmay Başkanlığı Suriye sınırında askeri manevralar başlattı. Hem askeri, hem de siyasi liderler Suriye'ye yönelik sert mesajlar yayınlamaya başladılar. İki ülke savaşın eşiğine yaklaştı. Bu arada dönemin hükümeti ABD ve İsrail'e, Suriye'ye yapılması muhtemel operasyonla ilgili bilgi verdi ve destekleri alındı. Gelişmeleri yakından izleyen Suriye, terör örgütü liderini daha fazla koruyup kollayamayacağını anladı. Öcalan'ı küçük bir uçağa koyup Yunanistan'a postaladı. Oradan İtalya, oradan Rusya derken Öcalan Kenya'da yakalandı, getirildi, yargılandı ve İmralı'da hapse atıldı. Türkiye de bu sayede rahat bir nefes aldı. Öcalan, yakalandığı günlerde tam bir "Zavallı" gibi davrandı. İdam korkusuyla her türlü "Haysiyetsizliği" sergiledi. Ta ki, idam cezası kaldırılıncaya kadar. Ardından Öcalan rahatladı ve Şam'daki üssünü İmralı'ya taşıdı. Kanlı örgütünü bu kez İmralı'dan yönetmeye başladı. Bugün eli kanlı PKK hala Öcalan'ın İmralı'dan yolladığı emirler doğrultusunda yönetiliyor, örgüt ve onun siyasi uzantıları Öcalan'ın ağzına bakıyorlar. Bir dönem PKK içinde saygınlık kaybına uğrayan Öcalan şimdi giderek eski gücünü kazanıyor. Ve bütün bunları İmralı'dan, yani Türkiye Cumhuriyeti toprakları içindeki bir adadan yapıyor. Öcalan örgütünü Suriye'den yönetirken, Suriye'ye kızıyor, diş biliyorduk. Acaba şimdi kime kızmalıyız.. Yoksa bu kez de Türk Donanması İmralı açıklarında bir manevra mı yapmalı?
|