| |
Yasaklı biri yasak kaldırtabilir mi?
Başta önemsemedik ama işin rengi değişmeye başladı. Baksanıza, cumhuriyet savcıları bile göreve çağrılıyor... Evet, konumuz, Bülent Ersoy'un "Çok önemli bir siyasetçi" ile ilgili iddiaları ve CHP lideri Baykal'ın olayın içine çekilmek istenmesi... Hem de rüşvet imaları eşliğinde....
Bülent Ersoy'un adı ikinci kez Meclis koridorlarında yankılanıyor. İlki 1980'de 6 ay süren cumhurbaşkanı seçimleri sırasında kayıtlara geçmişti. Bitmek bilmeyen turlarda, bazı milletvekilleri bir türlü uzlaşamayan liderleri (Demirel ve Ecevit) protesto için oy pusulalarına onun adını yazmışlardı. Hatta Kenan Evren, 12 Eylül'de Silahlı Kuvvetler'in yönetime el koyduğunu açıkladığı konuşmasında, "Tam bir kepazelik" dediği bu olayı da müdahale gerekçeleri arasında saymıştı. Ersoy tam 25 yıl sonra yeniden Meclis'in davetsiz konuğu oluyor. CHP'nin muhalif milletvekillerinden Mehmet Tomanbay sayesinde. Önce konunun derli toplu bir özetini yapalım. Ersoy geçen hafta bir TV programının çekimleri sırasında, sahnelere çıkamadığı dönemde bir siyasetçinin, yasağını kaldırtmak için kendisinden 100 milyon lira istediğini anlattı. Teklifi kabul ettiğini, ancak siyasetçi o dönem çok büyük bir rakam olan 100 milyon lirayı peşin isteyince anlaşmanın suya düştüğünü ekledi. "Bu kişi halen aktif siyaset yapıyor mu" sorusuna verdiği yanıtla da bombanın pimini çekiverdi: "Evet. Hem de çok önemli bir partinin genel başkanı." Ayıkla pirincin taşını...
Bellekleri tazelemek DYP lideri Ağar hemen "İlgim yok ama o kişiyi biliyorum. Söylemek bana düşmez. Ancak sağ partilerde değil" diyerek yakar topu başka kucaklara doğru fırlattı. Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan da o dönem kızakta olduğunu, ayrıca Ersoy'la hayatında hiç karşılaşmadığını söyleyip kenara çekildi. Baykal ise "Biz neyle uğraşıyoruz, millet neyle uğraşıyor" diye geçiştirmekle yetindi. Tomanbay işte bu geçiştirmeyi eleştiriyor ve "Ben Genel Başkanımın bu gibi kirli işlere bulaşacağını aklımın ucundan bile geçirmek istemem ama o dönemde de siyaset içinde bulunan sayın Baykal kendisiyle ilgili iddialara kesin bir açıklama getirmeli" diyor. Fotoğrafının bütününün görülmesi için o döneme gitmemiz şart oldu. Ameliyatla kadın olan Bülent Ersoy'ın sahnelere çıkması 13 Haziran 1981'de yasaklandı. Evren yıllar sonra "Yasağı dönemin İzmir Valisi (Hüseyin Öğütcen) koydu, ben de onayladım" diyecekti. 1982 Anayasası'nın geçici 15/3 maddesiyle Baykal'a 5 yıl siyaset yasağı getirildi. Anayasa'yla ilgili halkoylamasının kesin sonuçlarının Resmi Gazete'de yayınlandığı 20 Kasım 1982 tarihinden itibaren. Hatta yasağa rağmen siyasi faaliyet içinde bulunduğu gerekçesiyle, 2 Haziran 1983'te Milli Güvenlik Konseyi kararıyla Zincirbozan'a gönderildi. Demirel, İhsan Sabri Çağlayangil, Hüsamettin Cindoruk'un da aralarında bulunduğu 15 politikacıyla birlikte 121 gün orada kaldı. Yani, Tomanbay'ın iddiasının aksine, Ersoy'a sahne yasağının uygulandığı dönemde Baykal da yasaklıydı. Avukatlık yaparak hayatını kazanıyordu.
Şarkıda üç falso Baykal'ın Ersoy'a yasağını mahkemede kaldırtmak için avukatlığını üstlenmeyi teklif ettiği düşünülebilir. Ancak sanatçı 100 milyon liranın avukatlık ücreti değil, ilgili yerlere rüşvet olarak dağıtılmak üzere istendiğini ima ediyor. Bunda da yerine oturmayan üç unsur sözkonusu: 1- Baykal'ın rüşvete aracılık edeceğini düşünmek, akla, mantığa ve vicdana sığmıyor. 2- Baykal o dönemde genellikle arazi ihtilafı davalarını alıyordu. 3- Baykal yine o dönem devlet birimlerinin yanına bile yanaşamıyordu. Ersoy'un 7 Ocak 1988'de Başbakan Turgut Özal'ın girişimi ve dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar'ın -tümüyle yasal- katkılarıyla yasağının kaldırılmasının öyküsünü de merak edenler Mustafa Kalemli'nin anılarından öğrenebilirler. Baykal geniş bir açıklama yapacak mı bilmiyoruz ama Ersoy'un iddialarını siyasi malzemeye dönüştürmek isteyenler, hiç değilse o döneme ilişkin bilgilerini tazelemeliler.
|