İç Anadolu'da da tarih olur: Bir Ankara öyküsü
İstanbul 2 bin 680 yıllık bir kenttir, Ankara ise 3 bin 400 yıllık. Hititlerin kurduğu, Frig ve Lidya egemenliğine de giren Ankara Asteriks ve Obeliks'in hemşehrileri olan Galyalıları da ağırlamıştır.
Çoğu kimse çok şaşıracak ama Ankara İstanbul'dan daha eski bir şehirdir. İstanbul tarih sahnesine ilk kez, Megaralılar (Megara, Yunanistan'da Korinthos kıstağı üzerinde yer alan antik bir şehir devletidir.) tarafından M.Ö. 667 yılında kurulan Byzantion adlı koloniyle girmiştir. Gene bir Megara kolonisi olan Khalkedon (Kadıköy) ise, biraz daha önce,M.Ö. 685 yılında kurulmuştur, ancak bu iki koloni birbirine hasım olmuştur. İstanbul'un yerel tarihten büyük tarihe geçişi, M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatoru Büyük Constantinus (324-330) tarafından yeniden kurulmasıyla ve 330'da Roma İmparatorluğu'nun başkenti ilan edilmesiyle gerçekleşmiş, 395 yılındaki bölünme esnasında imparatorluğun Doğu Parçası'nın (Pars Orientalis) başkenti olmasıyla pekişmiştir. Osmanlılar tarafından fethedileceği 1453'e kadar kendini hep Roma İmparatorluğu'nun başkenti olarak görmesine (nitekim Türkçe'de Helenlere Rum denilmesinin nedeni, onların kendilerini Romalı görmeleri ve Romaoi olarak adlandırmalarıdır) rağmen, 19. yüzyılda Batılı tarihçilerin taktıkları adla Bizans olarak tanınacak ama bundan haberi olmayacaktır. Ankara'nın tarih sahnesine çıkması ise, M.Ö. 14. yüzyılda Hititler döneminde meydana gelmiştir. Hattuşa'ya (Boğazköy, Hititlerin başkenti) çok yakın olan Ankara, daha o tarihlerde önemli bir merkez haline gelmiş ve İç Anadolu'ya M.Ö. 3. yüzyılda yerleşecek Keltlerin (Galatların) Tektosag kabilesinin ona Ancyra adını vermesine kadar varlığını kesintisiz sürdürmüştür.
BEŞ BİN YILLIK KENT YOK Geçenlerde İstanbul'un 5 bininci yılını kutlamak için girişimlerde bulunuldu. Türkiye'de ayakta duran 5 bin yıllık hiçbir kent yok. İstanbul, M.Ö. 667'den bu yana 2 bin 680 yıllık bir kenttir, Ankara ise 3 bin 400 yıllık. İstanbul-Ankara kıyaslamalarında başkenti "daha dünkü çocuk" görenlere duyurulur ama eskilik marifet değildir. Önemli olan eskinin nasıl korunduğu ve yeniyle nasıl bütünleştirildiğidir. İstanbul'un ayakta kalmış en eski tarihi yapısı olan tam bin yaşındaki Venedik Sarayı, "Haliç'in ıslahı" projesi dahilinde Bedrettin Dalan tarafından yıktırıldığında, 2-3 kişi dışında kimse bir şeyin farkında olmamıştı. Keza Ankara'da çeşitli kazılarda ortaya çıkan Roma kalıntılarını yok etmek için gösterilen gayret bundan aşağı kalmamaktadır. Ankara'nın geçmişine geri dönelim. Hititlerin ticari ve stratejik amaçlarla kurdukları bu kente ne ad verdikleri tam olarak bilinmemektedir. Bazı tarihçilere göre, Hitit metinlerinde geçen Ankuva şehri burasıdır. Kentin adının, Mısırlıları denize döküp, çapalarını bu kente getiren Keltlerin Ancyra (gemi çapası) sözünden geldiği en yüksek olasılıktır. Ankara, Hitit Devleti'nin sona ermesiyle,M.Ö. 8. yüzyılda Frig egemenliğine geçmiştir. M.Ö. 7. yüzyılda Lidya Devleti'nin parçası haline gelen kent,M.Ö. 547- 331 arasında Pers İmparatorluğu'nun bir parçası olmuş, Mezopotamya'daki Susa'dan başlayıp, Anadolu'yu boydan boya geçtikten sonra Sardis'te son bulan ve buradan da Ege Denizi'ne ulaşan ünlü Kral Yolu'nun en önemli menzil şehirlerinden biri olmuş ve büyük bir üretim ve ticaret merkezi haline dönüşmüştür.
TEPEDEKİ TAŞ BLOKLAR Büyük İskender, M.Ö. 333'te Ankara'yı imparatorluğuna kattıktan sonra, ünlü Doğu'ya doğru hızlı ilerlemesini başlatmış ve arkasından Helenistik dönem ortaya çıkmıştır. Bundan sonra Ankara tarihinin en ilginç dönemi yaşanacaktır. Gallia'dan (bugünkü Fransa ve Belçika) üç kabile halinde gelen Galatlar (Galyalılar yani Asteriks ve Obeliks'in hemşehrileri veya Keltler), Balkanlar'dan Anadolu'ya geçtikten sonra,M.Ö. 278- 277'de Kızılırmak ve Sakarya yaylarının içini vatan edinmişlerdir. Galatların Tektosag kabilesi, Ankara'yı kendine merkez yaparak, 250 yıl sürecek bir devlet oluşturmuştur. Galatlar, aynı Galya'da veya ele geçirdikleri topraklarda (örneğin Portekiz yani Porto Gallo, Kelt limanı) olduğu gibi, Ankara'daki yerleşim yerlerini savunmaya elverişli en yüksek kayalık tepe üzerinde kurmuşlar, burayı kaba yontulmuş iri taş bloklardan oluşan dairesel bir sur (oppidium) ile çevirmişlerdir. Bugünkü Ankara Kalesi bu modeli sürdürmektedir. Ankara'daki Galat egemenliğine Roma,M.Ö. 189 yılında son vermiştir. Kent, Roma döneminde bir eyalet ve ticaret merkezi olarak çok gelişmiştir. Günümüze kadar gelebilen Augustus Tapınağı (bugün Hacıbayram Camii'nin duvarlarının yaslandığı bir kalıntı halindedir), hamam, Ulus'ta yeni bulunan ticaret yolu, Vilayet'in önündeki Julianus Sütunu, Roma dönemi Ankara'sının görkemine tanıklık etmektedirler. İmparatorluğun ikiye bölünmesiyle, tarihçilerin Bizans adını verecekleri Doğu Roma İmparatorluğu'na kalan Ankara, devletin doğu seferlerinin askeri ikmal üssü haline getirilerek, bir kışla şehir haline dönüştürülmüştür. Aynı zamanda büyük bir dinsel merkez ve Anadolu'nun en önemli ticari ve endüstriyel odaklarından biri haline gelen kent, 7. yüzyıl başlarında büyük bir Sasani saldırısıyla yakılıp yıkılınca, kalenin içine çekilerek tam bir Orta Çağ şehri görünümü almıştır. 9. yüzyıldaki Abbasi saldırıları da kenti, kabuğundan çıkmamaya zorlamıştır. Ancak 10. yüzyıldan itibaren Ankara'nın görkemli günleri başlamış, bir maden, baharat, fildişi, şarap ve diğer değerli malların işlendiği ve depolandığı büyük bir ticaret üssü haline gelmiştir. Ankara'nın şarapları o kadar ün kazanmıştır ki, adının Farsça'da üzüm anlamına gelen 'engür'den Engürü olduğu bile iddia edilmiştir. Türklerin kenti ele geçirme tarihi 1073'tür. Ancak Haçlılar 1101'de kenti alarak Bizans'a geri vermişlerdir. Ankara'nın tekrar Selçukluların eline geçmesi 1120'lerde olacaktır. Osmanlı öncesi Ankara tarihi üzerindeki bu kısa gezinti, kentin çok zengin tarihinin yanı sıra, katmanlar halinde bir etnik harman olduğunu da göstermektedir. Bugünkü belediye başkanının sanki Türkiye tarihi 1071'de başlıyormuş gibi geçmişi yok sayan bilimdışı tavrına ve inatçılığına rağmen, Ankara o kendine hiç yakışmayan, "Binbir Gece Masalları" ndan fırlamış gibi duran garip "amblem"le dayatılan tarihi çerçeveyi çok aşmaktadır. Haftaya Osmanlı Ankara'sında buluşmak üzere. Bundan yaklaşık 50 yıl önceki Ankara.
Mehmet Ali Kılıçbay
|