|
|
|
|
21. Yüzyılın Köleleri
Uluslararası Göç Örgütü bu yıl yabancı uyruklu 144 kadını fuhuştan kurtardı. Sırada binlercesi var.
Moldovalı 21 yaşındaki genç kadın, Türkiye'de dansçı olmanın hayalini kuruyordu. Antalya'da havaalanına iner inmez insan tacirlerinin eline düştü. Pasaportu elinden alındı, dövüldü, fuhuş yapmaya zorlandı...
Dev Kampanya Onun gibi binlerce kadın var. Kimi garson kimi de bebek bakıcısı olma hayaliyle Türkiye'ye gelip cehennem hayatı yaşıyor. Bu kadınların tek umudu insan ticaretine karşı dev bir kampanya başlatan Uluslararası Göç Örgütü.
Çoğu çocuk denecek yaşta Fuhuşa zorlanan kadınların çoğu Ukrayna ve Moldova vatandaşı. 16-24 yaş arasında, eğitim seviyesi düşük genç kızlar tehlikede. İnsan tacirlerinin kadınlara biçtiği fiyat 200 ile 20 bin dolar arasında. Psikologlara göre kaçmayı başaran kadınların sadece yüzde 30'u normal bir hayat yaşayabiliyor.
Yoksulluktan kaçarken özgürlükten oldular
Onlar modern çağın köleleri. Yeni bir yaşam için geldikleri Türkiye'de daha havaalanındayken insan tacirlerinin eline düşen Ukraynalı ve Moldovalı kadınların yeni umudu 157 ihbar hattı.
Gazetelerin üçüncü sayfalarının değişmez haberlerindendir. Ukrayna (Moldova, Gürcistan ya da Özbekistan) uyruklu, gözlerine siyah bant atılmış genç bir kadın fotoğrafıyla verilen haberde "Falanca yerde yapılan baskında fuhuş yaptığı belirlenen filanca kişiler yakalandı" diye yazar 3-5 satır. "Su testisi su yolunda kırılır" diyen de olur, "Yollu oldukları belli" diyen de. Oysa çoğu, "normal bir işte çalışmak üzere geldikleri" ülkede insan tacirlerinin eline düşen, modern çağın köleleridir. Nereden mi biliyoruz? Açılalı iki ay olmasına karşın 157 İnsan Ticareti Mağdurları Yardım Hattı'na gelen binlerce ihbardan. Uluslararası Göç Örgütü'nün hayata geçirdiği bu hat, özellikle eski Sovyet ülkelerinin vatandaşları için hayat kurtarıcı öneme sahip. 1991'deki Birinci Körfez Savaşı sırasında kurulan örgütün merkezi, Cenevre'de ve 109 üyesi bulunuyor. Uluslararası Göç Örgütü Temsilcisi Selin Ünal ile hem insan ticaretini hem de 157 ihbar hattını konuştuk. 700 bin dolar bütçeli "İnsan Ticareti Önleme Kampanyası"nın ABD ve Türk hükümeti tarafından finanse edildiğini anlatan Ünal, insan ticareti mağduru olanların büyük çoğunluğunun Moldova ve Ukrayna uyruklu olduğunu belirtiyor. Geçen cuma günü itibariyle Uluslararası Göç Örgütü'nün 144 kadını kurtardığını ifade eden Ünal, "Daha önceleri de mağdurlara kendi ülkelerinden bir makamı aramaları ya da Türk kolluk kuvvetlerinin ortaya çıkardığı olaylar sayesinde ulaştık" diyor. Bu kadınların 44'ü Ukrayna, 39'u Moldova, 16'sı Rusya, 11 Özbekistan, 10'u Kırgızistan, 7'si Romanya, 5'i Kazakistan, 5'i Belarus, 3'ü Ermenistan, 2'si Türkmenistan, biri Azerbaycan ve biri de Uganda'dan Türkiye'ye gelmiş. 132'si ülkelerine gönderilmiş. 12'si de işlemlerinin ya da rehabilitasyon sürecinin tamamlanmasını bekliyor. Kadınların üçte birinden fazlasının İstanbul'da "kölelik" yaşadığı görülüyor. İkinci sırayı Antalya, üçüncü sırayı da Ankara alıyor. Mağdurlardan 82'si İstanbul'dan, 7'si Sarp'tan, 5'i Antalya'dan giriş yapmış. Hayatları kabusa dönen kadınların yaşları tacirlerin "genç" peşinde olduğunu gösteriyor. Kurtarılanlardan 13'ü 16- 18, 73'ü 19-25, 35'i 26-30 ve 8'i 31-38 yaşları arasında. Sadece 3'ü 38 yaşından büyük.
PARASINI ALAMAYAN DA VAR Bir de 23 Mayıs'tan bu yana açık olan 157 ihbar hattı var. Binlerce ihbar, değerlendirilmeye alınarak polis ve jandarmaya iletilmiş. Eski Sovyet ülkeleriyle işbirliği içinde gerçekleştirilen bu çalışma, insan ticaretini önlemede en önemli ayaklardan biri. Kurtarılan 144 kadından 31'ine bu hatta gelen ihbarlar sayesinde ulaşılmış. 157 operatörleri Türkçe'nin yanı sıra Rusça, Romence ve İngilizce biliyor. Gelen her ihbar kolluk kuvvetlerine iletiliyor. Kimi zaman uzun süren bir takipten sonra insan tacirlerinin eline düşen, fuhuş yapmaya ya da çalışmaya zorlanan mağdurlara ulaşılıyor. Peki insan ticaretinde sömürü ne şekilde gerçekleşiyor? Ünal'ın bu soruya verdiği cevap şöyle: "Türkiye, insan ticaretinde hem hedef hem geçiş ülkesi konumunda. İstatistiklerimize dayanarak Türkiye'de insan ticareti mağdurlarının büyük kısmının cinsel sömürüye maruz kaldıklarını ve fuhuş sektöründe zorla çalıştırıldıklarını görüyoruz. Fakat bu demek değildir ki başka şekillerde sömürüye maruz kalmıyorlar. Zorla ev işlerinde çalıştırılanlar, parasını alamayanlar, anlaştıkları işten başka bir şeyi yapmaya zorlananlar, pasaportlarına el konanlar da var. Ugandalı bir kadın, zorla çalıştırıldığı için 157'yi aramış." Kendi ülkelerinde günde bir doların altında gelirle yaşamak zorunda oldukları için Türkiye'de çalışmayı bir kurtuluş gibi gören bu genç kadınların insan tacirlerinin eline düşme hikayeleri ise hem birbirinin aynı hem çok farklı. İnternetteki www.countertrafficking.org sitesinde yer alan bilgiler de bu durumu doğruluyor. Buna göre en büyük risk grubunu 16-24 yaş arasındaki, eğitim seviyesi düşük kadınlar oluşturuyor. Ülkelerinde iyi bir iş sahibi olma ümidi taşımayan bu kadınların çoğu da çocuk sahibi ve kendilerini daha iyi bir iş ve hayat vaadiyle kandıran insan tacirleri için kolay bir hedef oluyorlar. Ülkesinden aracılarla Türkiye'ye gelenler "dansçı, garson ya da bakıcı" olmayı beklerken, kendilerini bir kabusun içinde buluyor. Daha ülkelerinden ayrılmadan insan ticaretine dahil edilen kadınlar, yurtdışında iş olanaklarını duyuran gazete ilanları yoluyla "av" haline geliyor. Genellikle bu kadınları, mafya tipi, büyük organize suç örgütlerinin içindeki kadınlar köleleştiriyor. Araştırmalara göre her suç örgütünün ev bulmaktan seyahat ayarlamaya kadar çeşitli düzenlemeleri yapan en az 80 çalışanı var. Evlerine dönen mağdurların anlattıkları yaşanan kabusu ortaya koyuyor. Suçluların istediklerini yapmayanların tecavüze uğradığını, işkence gördüğünü, ölümle tehdit edildiğini, dayak yediğini ve aç bırakıldığını anlatan kadınlar, hamilelerin cinsel ilişkiye zorlandığını, bebeklerin doğumdan sonra öldürüldüğünü söylüyorlar. Bu modern köleler kurtarılmayı beklerken defalarca satılıyor; kimi 200 dolara kimi de 20 bin dolara bir başka tacirin esareti altına giriyor.
SADECE YÜZDE 30'U DÜZELİYOR Yaşadıkları cehennemden kaçmaları da son derece zor. Her an gözetim altında tutulan, apartman dairelerine hapsedilen bu kadınlar, kaçmaları halinde ailelerinin öldürüleceği tehdidiyle karşılaşıyor. Yine de bunu deneyip başaranlar hayatlarına kaldıkları yerden devam etmekte güçlük çekiyor. Çünkü yaşadıkları travma onları derinden etkiliyor. Psikologlara göre kadınların sadece yüzde 30'u "normal bir hayat yaşayabilecek" kadar iyileşiyor. Uluslararası Göç Örgütü'nün faaliyetiyle kurtarılan kadın ve çocuklar ülkelerine gönderilmeden önce, burada ihtiyaçları karşılanıyor. Travma geçirenlere psikolojik destek veriliyor. Ünal, mağdurların Türkiye'den ayrılana kadar İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı'nın İstanbul'daki sığınma evinde kaldığını belirterek, "Eylül ayında bir sığınma evi de Ankara'da açılacak" diyor. Kurtarılan kadınların genellikle pasaportları olmadığı için öncelikle bunlar temin ediliyor. Ülkesine dönmeye hazır olanlar bir görevli eşliğinde uçağa bindiriliyor. İsterlerse ülkelerinde de topluma kazandırma programına katılabiliyorlar. Oradaki sığınma evlerinde de psikolojik, sosyal ya da hukuki danışmanlık ihtiyaçları karşılanıncaya kadar konuk ediliyorlar. Eğitimine devam etmek ya da meslek edinmek isteyenlere de destek veriliyor. Hatta küçük kredilerle iş sahibi olmaları sağlanıyor. Yetkililer tarafından da belirli aralıklarla yapılan ziyaretlerde bu mağdurların, herhangi bir baskıyla karşılaşıp karşılaşmadıkları kontrol ediliyor.
Halime S. Kahveci
|
|
|
|
|
|
|
|
|