|
|
|
|
|
Entelektüel Elit'in Elit kahvesi
|
|
Küçük bir dükkandan başka bir şey değildir Elit. Basma perdeler onu sokaktan ayırırsa da bunlar gündüzleri açık durur. Çay yirmi kuruşa içilir. Bezikte yenilirse 30 kuruşa da kıyılır.
Farkında mısınız, İstanbul'da "kahve kahvehane çerçevesi" nerede ise her elli yılda yeniden yazılıyor. Bu da sosyologlarımız için şahane bir malzeme olmalı. Şöyle bir hatırlayalım. Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti kahve ile ilk tanıştığından beri, kahvehaneler önce "her cins keyif düşkünlerinin buluştukları kulüpler" iken sonra "muhalif fikir odakları" haline dönüşmeye yüz tutmadı mı? Cumhuriyet İstanbul'unun çarpık kentleşme ile altüst olmuş nüfus ve kentsel yapısı ise kahve ve kahvehaneleri bir çeşit aylaklar ocağı olarak tarif etti. Derken özellikle son on yılın marifeti, yeni ve yeniden kahve ve kahvehane çerçeveleri çatıldı. Bakın, şöyle bir İstanbul turu atalım, kaç çeşit kahvehane oluştu göreceksiniz: Kaç çeşit İstanbul varsa, o kadar çeşit! Başlıcalarını bir sayalım. Önce şu işi, gücü olmayanların müdavimi oldukları kahvehaneler. Bunların da alt sınıfları var mıdır? Her semtte mevcut emekli kahvesi, Tophane ya da Saksı Sokak'taki amele kahvesi, kimbilir belki de cemaatlerin politik aidiyetlerinin oluşturduğu kahvehaneler bile bu fasıldan olmak gerekir. Sonra öğrenci nüfusunun takip ettiği kahvehaneler de var. Bunların içinde her üniversitenin yakınında daha çok o okulun öğrencilerini yakalayanlar olduğu gibi, bir de Salı Pazarı gibi tematik olarak genişleyenler var. Salı Pazarı'nın "nargile kahveleri" bu türün belki de en çarpıcı olanı. Bunların müşterisi her ne kadar öğrenciler ise de yine de sair meraklıları mevcud. Gelelim uluslararası zincirlere. Örneğin Gloria Jean's ya da Starbucks. Bu türün ilk akla gelenleri. Bütün dünyada bir firma kültürü şemsiyesi oluşturan bu kahveler şimdi bizde aktifler. Anladığım kadarı ile ekonomik olarak da çok başarılılar. İlk önceleri kahve konusunda Türk halkının tutucu davranabileceğini düşünenleri de yanılttılar. Bütün dünyada olduğu gibi, küresel iletişimin etkisi altındaki sosyal grupların bu kahvehane kategorisinin müdavimi olmaları aslında doğal.
300 ADETLİK KİTAP Bir de, nüfusun küçük bir bölümüne hitap eden fakat kentsel kültür açısından vitrinde duran gözde adresler sınıfı var. Yani şehrin belirli merkezlerinde, örneğin ilk akla gelenler Nişantaşı, Teşvikiye ya da Cihangir, Beyoğlu eksenine yerleşmiş kahvehaneler. Söylemeye gerek var mı bilemiyorum. Elbette bunların isimleri kahvehane değil. Onlara cafe denilmek daha uygun bulunuyor! Kendi içlerinde hem yer aldıkları semt ve adresin, hem de edindikleri müdavimlerin nevine göre çeşitlenen kahvehaneler içlerinde Abdi İpekçi Caddesi üzerindekiler gibi alışverişe ya da piyasaya çıkanların favorileri var. Teşvikiye Camii köşesine yerleşenler gibi karma cemaati ile semt kahvesi gibi duranlar var. Ya da Cihangir'deki Leyla gibi entelektüel bir cemaat ile onların etrafındaki halelerden müdavimleri olanlar var. İşte özellikle bu sonuncusu, Leyla, için malum mahfellerdeki ümitler büyük. Onu, elli altmış yıl öncesinin şair ve yazarların dergahı gibi olan Baylan ya da Markiz'in yolunda görenler mevcut. Geçenlerde, beni İstanbul'da olup biten, fakat bilmediğim, duymadığım her şeyden haberdar eden Bülent Erkmen vasıtası ile yeni bir şey öğrendim. Cihangir'de mukim Leyla, yıldönümü kutlamak üzere bir "kitapçık" yayınlamış. Tasarımını Erkmen'in yaptığı "Elit Kahvesi Salah Birsel" gerçekten bu tarz inceliklere düşkünleri zevkten dört köşe edecek bir fikir. 300 adet basmışlar. Sadık müşterilere takdim olunmak üzere. Salah Birsel'in ziynet gibi işlediği öyküsünü eminim herkes bu yeni zarfı içinde zevkle, heyecenla okuyacaktır. Bu hoş fikrin tüm müelliflerini candan kutlamalıyız.
SÜTLÜ KAKAO Büyük yemek ve ziyafet masalarında adettendir. Önceden bir tadımlık sunulur. Geleceklerin habercisi olarak. Hadi biz de Salah Birsel'in öyküsünden bir tadımlık takdim edelim: "Elit, Fikret Adil'in o ünlü evinden üç dört bina beride, 41/1 numaradadır. Burayı ilk Cavit Yamaç bulmuştur. O, daha çok sabahları gelir, mahmurluk giderir, yazılarını yazar. Sonra da Babıali'ye atlar. Küçük bir dükkandan başka bir şey değildir Elit. Basma perdeler onu sokaktan ayırırsa da bunlar çokluk özellikle de gündüzleri açık durur. Çay yirmi kuruşa içilir. Bezikte kazanıldığı ya da herhangi bir nedenle coşulduğu vakit 30 kuruşa kıyılır, kapuçino adı verilen ve Elit'in bir özelliği olduğu Madam Braun'ca da sık sık yinelenen o bizim bildiğimiz sütlü kakaodan içilir. Madam Braun'a: - Madam, bir kapuçino! Denildiği vakit Madam yanlışlık olmasın diye hep: "Bir mi?" diye sorar. Elit'tekiler de "Tek bir Madam" ı yapıştırırlar. Sait, kimi zaman Madam'ın gözüne girmek için Fransızca'ya el atar; "C'est ça!" Gördünüz mü? Kahve ve kahvehaneler sadece kentlerimizin değil, edebiyatımızın da gözdeleridir!
|
|
|
|
|
|
|
|
|