Erişilmeyen
Türk bayraklarının bolca yer aldığı "Erişilmeyen" filminin anlamı ne?
Yüzünü göstermekte nazlanan güneş, ve gri ve soğuk ve ıslak ülkede nedense kendini hissettirdi. Başkent Brüksel'in köyü diye anılan kenar semtlerden birine doğru yol aldı. Evine girdi, yılların verdiği alışkanlıkla. Her zaman oturduğu mavi koltuğuna uzandı. Sürekli aynı yere oturmaktan vucudunun kalıbını alan yer onu sardı, içine çekti. Son otuz yıldır insanları esir alan sihirli kutunun kumandasına uzandı. Kırmızı düğmesine bastı. Tam da ajans saatiydi. Dünya, Londra'daki saldırılardan sonra gelişen olaylara kilitlenmişti. O da televizyonuna... Belçika ulusal kanalından 53 kişinin hayatına mal olan, 700 kişinin yaralandığı ve insanlığı yaralayan saldırıları anma törenlerini izledi. Bütün dünyada hayat iki dakika süreyle durmuştu, saatler 12'yi gösterirken. Belçika ulusal kanalı akşam haberlerinde Londra, Brüksel, Madrid ve Türkiye'den görüntüler ekrana taşıdı. AB içinde Türkiye tartışmalarının en iyi örneklerinden biriydi bu.
TÜRKİYE'NİN GÜCÜ Diğer bütün üye ve aday ülkeleri es geçen ulusal kanal Türkiye'de de hayatın iki dakika süreyle durduğunu duyurdu... İşte Türkiye'nin gücü diye geçirdi içinden. Aklına bir yıl önce Hollanda'nın Maastricht kentinde düzenlenen AB dışişleri bakanları toplantısında yaşadığı olay takıldı. Gazeteciler için ayrılan bölümde toplantının bitmesini beklerlerken, Belçika Dışişleri Bakanı Karel De Gucht yan masada iki gazeteci ile uzun uzun sohbet etti, sakince biralarını yudumlarken. Yanlarına ne danışman ne müsteşar ne de başka bir gazeteci uğradı. De Gucht ve iki gazetecinin sohbeti henüz bitmişken Türkiye'nin Bakanı Abdullah Gül geldi aynı yere. Ortalık hareketlendi birden. Mikrofonlar uzatıldı, kayıt cihazları çalıştı, spotlar yandı. Etraflarını yaklaşık yüz gazeteci sarmıştı. Herkes soru sormak için zaman kolladı. Gül'ün hemen yanında otururken, etraflarını saran insanlardan ve spotlardan alnından ter süzülmeye başladı. Oysa, az önce Belçikalı bakan ne rahat sohbet etmişti. Ama biri Belçika'nın diğeri ise Türkiye'nin bakanıydı. Gazeteciler Belçika'nın değil, Türkiye'nin görüşünü merak ediyordu. O zaman da içinden, işte Türkiye'nin gücü diye geçirmişti. Sonra kendi ulusal kanalında başlayan ajansa geçti; Türkiye'nin gözünden dünyaya bakmak için.
BAYAT HABERLER Haber spikerinin bir cümlesine takıldı: "Fransa turunun bugünki etabının galibi Kazak Vinokourov..." Kulaklarına inanamadı. Tarih sayfaları 14 Temmuz'u gösteriyordu: Fransa'nın ulusal günü.O günki etabın galibi de Fransız David Moncoutie'ydi. Fransız televizyonları, 'ulusal günde ipi göğüsledik' haberleri veriyordu; TRT ise bir gün öncenin galibini. Aslında çocukluğundan beri alışıktı birkaç günlük bayat haberi okumaya. Doğduğu Anadolu'nun uzak kentine gazeteler birkaç gün geç gelirdi, büyüdüğü Avrupa'ya da bir gün... Bunları düşünürken, Steven Seagal'ın başrolünü oynadığı "Out of Reach" (Erişilmeyen) adlı film başladı yabancı bir kanalda. Filmde, Polonya'da başında Türkler'in bulunduğu ve Türk başkonsolosun da içinde olduğu bir çete, yetimhanelerden kaçırdıkları kız çocukları açık artırmayla yurtdışına satar. Türk bayraklarının bolca yer aldığı filmin esas oğlanı Steven Seagal olaya el koyar ve çete çökertilir. İşte Türkiye'nin güçsüzlüğü diye geçirdi içinden...
|