| |
|
|
Hukuk mantığın değil kuralların mesleğidir
En fazla takıldığım düşüncelerden biri de "Okul önemli değil. Önemli olan hayattaki başarıdır" şeklindeki... Okulda öğretilenlerin üniversiteye giriş sınavındaki başarıya yetmemesi ve dershanelerin devreye girmesi, "Başarı" kavramının iyice çığırından çıkmasına dayandı. Oysa bir meslek sahibi olmanın özünde okul ve eğitim vardır. Sadece kullanım kılavuzlarını okuyarak olsa olsa iyi tüketici olursunuz. El kitapları ile, ne hukuku, ne ekonomiyi, ne de tarihi tam anlayabilirsiniz. Yalnızca gazete haberleri ile siyaseti, uluslararası ilişkileri anlamanız da mümkün değildir. Örneğin çeşitli durumlarda insanların kendilerini yargıç konumunda gördüklerini ve bir anlaşmazlıktaki taraflardan bazılarını, kendilerince mahkum ettiklerini görünce, hem gülerim, hem de üzülürüm. Bunun nedeni, hukuk eğitimi almayanların, "Hukuk"u "Mantık"la karıştırmalarıdır. Dün haberlerde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bir kararı vardı. Bu karara neden olan davada davacı, kocasını öldüren bir kadındı. Bu kadın kocasını öldürdükten sonra SSK'ya başvurmuş, ve öldürdüğü adamdan kendisine ölüm aylığı bağlanmasını istemişti. Eğer böyle bir durumu hukuk eğitimi almamış bir topluluğun önüne getirseniz, duyacağınız görüşler bellidir. Büyük çoğunluk bunu bir ceza davası olarak görürdü. - Bu kadın dayaklık. Özrü kabahatinden büyük. Böyle şey olur mu? Herhalde böyle tepkiler alırdı kocasını öldüren kadının, kocasından ölüm aylığı bağlanması istemi. Oysa hukuk devreye girince bakın hangi aşamalar yaşanmış. Kadın, öldürme olayının kocasının ağır tahriki nedeniyle meydana geldiğini savunarak, ölüm aylığı bağlanması ve ödenmeyen aylıkların iadesine karar verilmesi istemiyle dava açmış.. Adana 1. İş Mahkemesi, davayı reddetmiş.. Kadın, yerel mahkemenin kararını temyiz etmiş ve.. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozmuş. Dairenin bozma gerekçesinde, kişilerin sosyal güvenlik hakkından yoksun bırakılmamasının sosyal güvenlik hukukunun temel ilkelerinden olduğu belirtilmiş.. Gerekçede ayrıca, Türk Medeni Kanunu'nun "Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlerin" mirastan yoksun bırakılacağını öngören hükmünün, Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında ölüm aylığına hak kazanmayı önleyici nitelik taşıdığından söz etmenin mümkün olmadığı belirtilmiş. Bozma kararından sonra dosyayı yeniden inceleyen yerel mahkeme, ilk kararında direnince, davacı kadın bu kararı da temyiz etmiş ve dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gelmiş. Bu defa Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkemenin direnme kararını oyçokluğuyla onamış. Kararın gerekçesinde ise, bu konuda Sosyal Sigortalar Kanunu'nda ayrı bir düzenleme bulunmadığı ifade edilerek sorunun çözümünde genel hükümlerden yararlanılması gerektiği vurgulanmış.. Çoğunluğun görüşüne katılmayan 9. Hukuk Dairesi Üyesi Mustafa Kıcalıoğlu ise, karşı oy yazısında, bu durumda bir kanun boşluğu bulunduğunu belirterek, kanun koyucunun bu boşluğu bilinçli bıraktığı düşüncesinin daha doğru olacağını savunmuş ve şöyle demiş: - Ölüm yaşama hakkını ortadan kaldırır, bunun karşılığı ceza hukukunun konusudur. Sosyal güvenlik hakkı ise bağımsız bir hukuk alanıdır. İnsanı hedefler, ihtiyaç halindeki herkesi kapsamalıdır. Kaldı ki davacı, eşini ölüm aylığı almak için öldürmemiştir. Ağır tahrik altında öldürmüştür. Miras hukuku ve hukukun genel kurallarının uygulama alanı bulunmamaktadır. Görüyorsunuz değil mi? Hukuk mantık değil, kurallar mesleğidir.
|