|
|
Hakim böyle yaparsa!
Türkiye'de adalet sisteminin sorunlu olduğu biliniyor. Biriken davalar, yavaş yürüyen duruşmalar ve geç tecelli eden adalet toplumun vicdanını sızlatıyor. Son yıllarda yapılan reformlarla bu sıkıntılar azaltılsada ideal noktaya gelmediği açık. Biz bilinen bu gerçeği değil, o gerçeğin bir başka yüzünü anlatmak istiyoruz. O da, bizzat adalet dağıtan hakimler arasında yaşanan ve insanı dehşete düşüren bir olayı. Olayın asıl kahramanı İstanbul 8. Ticaret Mahkemesi Başkanı Ümmühan Aras. Aras, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne üzerinde tarih olmayan bir dilekçe yazar. Dilekçenin konusu, 'kişisel şikayetimdir' başlığını taşıyor. Bir mahkeme başkanının nasıl bir kişisel şikayeti olur diye doğrusu çok merak ettim ve bir solukta okudum. Okudum ama şaşırmadım desem yalan olur. Dahası dehşete düştüm. Kısaca özetleyelim. Mahkeme Başkanı Hakim Ümmühan Aras önce 'Dosyalar bazında gösterilen performans ve cansiperane çalışma koşullarım iş cetvellerinde ve müfettiş teskiyeleri ile belirgindir' dedikten sonra asıl meramını şöyle anlatır; "Eylül 2004 ayında Hakim Hilmi Şeker mahkememiz üyeliğine atanmıştır. Bu tarihten itibaren göreve atandığı günden beri tüm çalışmalarını odamda yapan Songül İnceman bu kişi ile birlikte olarak ikisinin çoğunluk olduklarını dile getirmek sureti ile mahkemenin başkanına ait olan yönetim görevlerini elde etmeye çalışmışlar verilen görevleri yerine getirmemişler." Anlatım bozukluğu, cümle kuruluşundaki yanlışlıklar bir yana ortaya çıkan şu, Mahkeme Başkanı Aras, kendi heyetinde bulunan Hakim Hilmi Şeker ve Songül İnceman'dan şikayetçi. Şikayet gerekçeleri ise saymakla bitmez. Kendi deyimiyle söz konusu iki hakim 'dosyaları sabote etmeye, görüş bildirmemeye ve müzakereyi engellemeye' kadar işi götürmüşler Dahası var, Mahkeme Başkanı Ümmühan Aras, şikayet dilekçesini zenginleştirmek için hukuken nasıl bir delil olacağı şüpheli şu bilgileri de sıralıyor. "Bu iki hakim gün içinde sürekli olarak odalarının kapısını kilitleyerek içeride oturmakta, kapıyı açtırdığımda ise bana olmadık sözler sarfetmektedir. ... Hilmi Şeker ise sık sık 'ben türkçeyi 12 yaşında öğrendim, size derdimi anlatamıyorum. Avrupa birliğine sizi şikayet edeceğim, bana karışamazsın, ben özgürüm. ben yargıcım, siz kim oluyorsunuz, sizin hakkınızda çok şey biliriz, bir şikayet edersek mahfolursunuz,' sözlerini sarfetmekte ve açıkça (.....) yapmaktadır. Öyle sanıyo rum ki bu kişi benim kimliğim ve kişiliğimde TC hükümetine başkaldırmaktadır. (Örneğin izin dönüşünde odama gelerek geldiğini bildirmekten imtina etmiş, başkanlığa yazdığı dilekçede arz sözcüğünü kullanmamıştır) Çünki bu tavırların başka açıklaması yoktur." Şu son metini bir kez daha okuyun. (...) koyduğum kelimeler ciddi tehlike işareti. Bunu hukuka duyduğumuz saygı nedeniyle kullanmadım. Şimdi Sayın Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na soruyorum; Bu iddialar doğruysa ilgili iki hakim hakkında ne yapıldı? Açıkça suç duyurusu anlamına gelecek bu sözler için dava açıldı mı? Eğer doğru değilse, bu kadar vahim iddialarda bulunan şikayetçi mahkeme başkanı Ümmühan Aras hala o görevinde nasıl duruyor? Acaba 'Adalet Mülkün Temelidir' sözü, topluma adalet dağıtan hakimlerin birbirini 'ihbar' ettiği bir sistemde nasıl mümkün olur?
|