Arkadaş ıslıkları...
Tatile niçin gidilir? Bir yolculuktur tatil... Uzaklara ya da yakınlara... İçinize ya da dışınıza... Sıkışıp kaldığınız zamanlardan ve mekanlardan çıkıp kurtulmaktır tatil. Denize ve güneşe koşanlara şaşmalı! Deniz ve güneş iyidir de... Yeter mi tek başına yıkanıp arınmaya? Tatil, kurtulmaktır! Yolculuktur tatil! Uzaklarda bıraktığınız içinize ya da yakınlarda -bir türlü- kaçamadığınız dışınıza... En kolay yolu, yıl boyu sıkıştığınız "mekan" dan kurtulmaktır ki... Şimdi bütün yolculukların yönü bu yöndedir. Bunda da şaşacak bir şey yoktur. En kolayı odur çünkü... Lakin... Bir de "zaman" dan kurtulmak vardır ki!.. Müşkül sanattır. Zor iştir yani. Şimdi bu satırların yazarı, tatil yolculuğuna çıkarken size esaslı bir "iyilik" yapacak: Sizi bulunduğunuz "zaman" dan kurtaracak. Hayli eski yılların; hayli nahif, hayli saf, hayli beyaz, hayli su gibi şeffaf zamanlarına taşıyacak. " Arkadaş Islıkları "yla... Çoktan unuttuğunuz arkadaş ıslıklarıyla... Yıl 1950'lerin İstanbul'udur. Ama... Önce... Okuyun:
"Ve bir gün, fabrika revirinde doktoru görmeye giderken, elinde filesi, filesinin içinde çeşitli sebzeler, iki somunuyla benimkine rastladım. Evet ' BENİMKİ'ne! Tek laf etmeden, ikimiz de durduk. - Merhaba, dedim. - Merhaba, dedi. Ne dudaklarında ruj, ne yüzünde pudra, ne tırnaklarında oje. Aşırı derecede titriyor, ama yine belli etmemeye çalışıyordum. Onunsa ne halde olduğunu kestirecek durumda değildim. - Nerelerdesin? Parmağındaki alyansı gösterdi: - Evlendim! İçimden bir şeyler aktı buz gibi. - Kiminle? - Tanımazsın. - Ne iş yapıyor? - Bir tamirhanede usta. - Seviyor musun onu? - Hayır, saygı duyuyorum. - Sevmeden nasıl evlenebildin? Omuz silkti: - Sevip evlendim de ne oldu? Ama inan, sana dargın falan değilim. En doğru hareketi yaptın. Kendini de, beni de kurtardın. Hayatımız sadece aşk, maceradan ibaret değil. Çabucak anladım ki ekmek her şeyden önce geliyor. Kocama aşık değilim ama, hayranım ona. Çok namuslu insan. Gebeyim. Çalışıyorum. İkimiz de çalışıyoruz... - Sen de mi? - Evet. Bir biçki dikiş yurdunda. Kocama yardım ediyorum. Az kazanıyor. İkimizin kazandığı birleşince... - Anlıyorum. Peki baban, annen? - Onlar artık beni ilgilendirmiyorlar! - Niçin? - Bir zamanlar sana karşı nasıldılar? Şimdi de kocama karşı... Makine yağları içinde üst başıyla kaba saba biriymiş. Makine yağları yalnız üstünü başını değil, ailemizin şerefini de kirletiyormuş... - Beni unutabildin mi? - Hayır. - Eski günlerimizi? - Yeniden dünyaya gelecek olsam, ardına takıldığım o günleri yeniden yaşamak isterdim. Ama, artık... İç geçirdi. Anlamıştım: - Her şey bitti mi? - ................
Mahalledeki " arkadaş ıslıkları "nın rüzgarlarıyla savrulup giden " kırık bir aşk hikayesi "nin son satırlarıydı okuduğunuz. Aslında, son satırları değil. " Her şey bitti mi ?" sorusunun yanıtı, romanın sonunda gizli. Lakin... Başından sonuna bir solukta okuyacağınız bu roman; bugünlerde en çok ihtiyaç duyduğunuz " armağan "ı sunabilir size: Sizi, yaşadığınız " zaman "dan kurtarabilir. Hele; her şeyden " kaçıldığı " sanılan tatil beldelerinde; sizi pençeleriyle yakalayan " katran karası ilişkiler " sarmalının içinden çekip çıkarabilir belki. Bir solukluk oksijen belki. Tarih kitaplarının yolculuğuna eşlik etmek kurtarmaz sizi yaşadığınız zamandan. Asıl yolculuk odur ki; yola, hayli nahif ve islenmemiş " his "lerin pedalıyla çıkılır ancak. Valizinize, Orhan Kemal romanlarını istiflemek bir çare olabilir mesela. Çıkmaksa niyetiniz " zaman "da " sahici " bir yolculuğa... Hiç düşündünüz mü? Ne zamandır " Arkadaş Islıkları " çağırmadı sizi serseri " firar "lara?.. Öyleyse... İyi yolculuklar!..
|