|
|
|
|
Seksi Didem de Mersinli'ymiş
Aynı yıllarda aynı pastanede dondurma yediğinizi öğrendiğiniz birisiyle hemen hemşehri geyiğine girersiniz değil mi? Ben de öyle yaptım... Sonra da koşu bandı heyecanı, ağırlık gösterisi, havuzbaşı keyfi ve light yemek şenliği....
Günlerden cuma. Hava ne kadar sıcak anlatamam. Hafta sonu geliyor. Sevgilim binbir numara ile hafta sonunu yine bensiz geçirmeyi planlıyor. Maddi durum sakat. Beynim de galiba çoktandır sakat. Allah'tan artık bu gizli cuma sendromuyla ilgili önlemimi önceden alıyorum. Bu cuma Metroctiy Essporto'da Didem Taslan ile spor yapacağım. Geçen hafta Cityzen'de Pilates yaparken keşfettim Essporto'yu. Şehrin göbeğinde küçük bir vahayı andırıyor. Yarı olimpik yüzme havuzu, onlarca koşu bandı, tenis kortu, basketbol sahası, açık yürüyüş alanları bile var. Gelip burada spor yapmak gerek diye düşündüm. Ama yalnız gelmeyeyim. Yanıma güzel bir manken kız veya ünlü birini de alayım dedim. Neden böyle söylediğimi bir sonraki paragrafta açıklayacağım. Şişman olduğunuzda özellikle havuzbaşı organizasyonlarınız etraftaki "Allah'ım! Böyle kilolu olmadığım için şükürler olsun!" diye iç geçiren zayıflar kalabalığı tarafından ilgiyle izlenir. Çantanızdakileri çıkarmak üzere eğildiğinizde en korkunç frikiği verirsiniz. Üzerinizdekileri çıkarıp mayonuz ve zavallı ruhunuzla çırılçıplak kaldığınızda dokunsalar ağlarım moduna girersiniz. Hemen suya atlamak konusunda zaten talimlisinizdir.
YEMİŞ YEMİŞ KİLO ALMAMIŞ Amaaaa yanınızda güzeller güzeli bir hatun var ise ve bir de meşhursa tüm ilgiler ve bakışlar bir anda ona yönelir. Ve siz o 'bir an' adı verilen ve uzaydaki en küçük zaman birimlerinden biri olan sürede özgürlüğünüze kavuşuverirsiniz. Artık zayıf bir insan kadar görünmez olabilirsiniz. Bu yüzden Essporto deneyimime Didem Taslan'ı götürdüm. Didem zaten üyeymiş. Ve sabahın köründe spor yapmaya gidiyormuş. Hain planım işlemeye başlamıştı işte. "Didemciğim, mümkün olduğu kadar seksi şeyler giyersen iyi olur" dedim. Essporto'nun uzun koridorlarında yürürken onu koşu bandının başında buldum. Tüm bakışlar üzerinde idi. Merhabalaştık. Koşu bandında hiç bu kadar mesut olmamıştım. Etlerimi sallaya sallaya koşturdum durdum. Bu arada Didem ile geyiği de kurduk. Diyaloğumuzun üçüncü dakikasında aynı yıllarda Mersin'de farklı okullarda okuduğumuzu öğrendik. Hiç tanışmamıştık ama o da Kıratlı'nın dondurmasına bayılırmış. Yosun Pastanesi'nin şekerparesini hala özlermiş. Maşallah yemiş yemiş ama hiç kilo almamış hanımefendi. Dumlupınar Lisesi'nden mezun olmuş. Ben Tevfik Sırrı Gür mezunuyum. Bizim okuldakiler Dumlupınar'a sinir olurdu. Ben pek takılmazdım. Kulaklığımı takar yırtık kotumla Heavy-Metal'cilik oynardım. Didem de mankencilik oynarmış. Koşu bandında tam 1 saat kalıyor. Kalp atışını 120 üzerinde tutmaya çalışıyor. Çok da azimli. Tam saati dolmadan benimle ilgilenmedi. Koşu bandının ardından özellikle belini çalıştırmayı tercih etti. Ardından ben de acı kuvvetimi göstermek için birkaç hareket gösterdim. Sonra havuza geçtik. Essporto'da yarı olimpik bir yüzme havuzu var. Üstü kapalı ama yanı açık. Yani güneşlenilebiliyor. Öğlen saatleri idi. Tam duşumuzu alacaktık ki, Didem halay çekmeye başladı. Nedense bizim oralarda böyle açık bir yer bulunca "Hayda!" diye halay çekilir. Bu karizmatik spor merkezinde halay çeken ilk mikroorganizmalar olarak tarihe geçtik sanırım. Hem de Kasap Havası'nı ağzımızla çalarak. Didem halaybaşı oldu. Ben de halay tombişi... Didem gibi kızlara bizim orada 'karakız' derler. O pek değişmemiş. Sanki bir narenciye kralı ile evlenip Mersin'de kalmış ve yıllar sonra yeniden karşılaşmışız. Bu taşralı olma durumunu seviyorum.
DEVE GÜREŞİ BİLE YAPTIK Ardından havuza girdik. Yine bizim oralarda suya girer girmez metamorfoza uğrayıp, deve olma geleneği vardır. Sanırım Akdeniz böyle bir etki yaratıyor insanda. Metrocity'nin tepesindeki bu şık yüzme havuzunda da durum değişmedi. Otomatik olarak deve güreşi moduna girdik. Tabii klüp yöneticileri böyle bir ihtimalden haberdar olmadıkları için etrafa sadece 'Atlamak yasaktır' tabelası koymuşlar. 'Deve Güreşi yasaktır' tabelası yok... Yöneticiler demişken, Essporto; Mehmet Aytek'in girişimi. Diyarbakırlı olan Aytek, son 5 yıldır kafayı Anti-Ageing'e takmış. Ardından da İspanya'ya gidip Essporto firmasının sahipleriyle tanışmış. Bu arada İspanyolca öğrenmiş. Ve bu markayı Türkiye'ye sokmuş. Ama onun da yaşam tarzı olduğu için adaptasyon sorunu yaşamamış. Mehmetciğim, Şirinciğim (Günaydın yayın koordinatörleri), canlarım, ben yine işe gelemiyorum. Günün geri kalanını Didem ile mersin usulü kısır veya batırık yaparak geçireceğim. Ardından karakuş tatlısı yaparız belki. Bu arada da bol bol güneşleniriz herhalde. Geçen hafta dediğim gibi, maaş olayını halledersiniz değil mi? Havuzbaşından sevgiler. (Bu pis işi de birinin yapması gerekiyor değil mi ama?)
Rahşan Gülşan
|
|
|
|
|
|
|
|
|