|
|
|
|
|
|
Yazı Karantina'da geçirin
1800'lü yıllarda karantina bölgesi olan İzmir Urla yakınlarındaki ada, kamu personelinin en gözde yazlık kamplarından.
Veba ve kolera gibi hastalıkların kol gezdiği yıllarda hastalıkların taşınmasını engellemek için karantina hamamlarının kurulduğu İzmir'in Urla İlçesi'ndeki ada, kamu çalışanlarının yazlık kampı gibi... Girişin sınırlı olduğu adadan herkesin yararlanmasını isteyen Urlalılar da yetkililerin bir an önce bu konuyu çözümlemesini istiyor. 1800'lü yıllarda salgın hastalıkların dünyanın dört bir ucuna Asya'dan yayılması üzerine kıtalar arası geçişlerin olduğu belli noktalarda karantina bölgeleri oluşturuldu. Asya'dan gelen mikropların Avrupa'ya yayılması bu bölgeler sayesinde engellendi. Bu bölgelerden biri de İzmir'in Urla ilçesinde yer alan Karantina Adası... İnsanlık tarihinin 5 bin yıllık izlerine rastlanan Karantina Adası, yıllara meydan okuyor. Doğal güzelliği ve tropik ormanları andıran görüntüsüyle görenlere parmak ısırtan ada, ufak düzenlemelerle turizm cenneti olabilecek bir yapıya sahip. Ancak şimdilik adanın nimetlerinden faydalananlar oldukça sınırlı... Urla'dan Karantina Adası'na kara bağlantısı var. Adaya geçtiğinizde yol ikiye ayrılıyor. Sağ tarafa dönen yol İzmir Urla Devlet Hastanesi'ne giderken soldaki Sağlık Bakanlığı Urla Eğitim ve Dinlenme Tesisleri'ne çıkıyor. Bu tesislere bakanlığa bağlı çalışanlar ve kamu personeli girebiliyor. Çok fazla ziyaretçisi olmayan adayı hastanede muayene olanlar, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü'nde çalışanlar ve Sağlık Bakanlığı Urla Eğitim ve Dinlenme Tesisleri'nde kalanlar ziyaret ediyor. 1800'lü yılların başında Asya'dan Avrupa'ya yayılan ölümcül hastalıkları engellemek için kıtalar arasında karantina bölgeleri oluşturuldu. Bu bölgelerde tahaffuzhaneler kurularak kıtalar arasından geçiş yapan gemiler kontrolden geçiriliyordu. Türk Dil Kurumu tahaffuzhaneyi "sefer sırasında, yolcu ve çalışanların arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürelerini geçirmeleri, gerekli sağlık önlemlerinin alınması ve hastaların iyileştirilmeleri için büyük limanlara yakın kıyılara kurulmuş sağlık kuruluşu" diye tanımlıyor. Özellikle hacıları taşıyan gemiler daha dikkatli bir şekilde kontrol ediliyordu. Çünkü bu dönemde hacıları taşıyan gemilerin tonajı düşük olmasına rağmen yolcu sayısı fazlaydı. 1893'te Cidde'den hareket eden bir Avusturya vapurunda Tur'a varana dek 27'si koleradan 33 ölüm olayı yaşanmıştı. 1873'te Cidde'den yola çıkan vapur İzmir'e varana kadar 334 kişi ölmüştü. Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek için 1823'te Osmanlıların ilk karantina bölgesi kuruldu. 1865'te Klazomen (Urla) Tahaffuzhanesi, Osmanlılar tarafından Fransızlara yaptırıldı. Fransızlar bu adayı çeşitli teçhizatlarla döşeyip tahaffuzhane haline getirdi. Bu dönemde adanın karayla bağlantısı olması için Fransızlar bir de köprülü yol yaptı.
SİSTEMİN İŞLEYİŞİ 1865'te yapılan ve 1950 yılına kadar işlevini sürdüren tahaffuzhanede sistem şöyle işliyordu: "Yolcular gemilerden indirilip soyunma odalarına alınır. Kıyafetler çıkarılıp filelere konulur. Peştamal ve takunya giyen yolcular, giysilerini 360 derece dönen dolaplara yerleştirir. Soyunma odalarının arka duvarında olan görevliler dönen dolaplardan kıyafetleri alıp dezenfekte işlemini başlatır. Peştamal ve takunyaları giyenler özel duş odasına alınır. Burada kendilerine verilen sabunlar ve özel sterilize edilmiş suyla yıkanırlar. Duştan çıkanlara kıyafetleri iade edilir. Giyinenler doktor odasında muayeneden geçtikten sonra hasta olanlar karantinaya alınır. Sağlıklı olanlar da yolculuğuna devam eder. Hastalık taşıyanlar bir daha asla adadan çıkamaz. Ölene kadar adada misafir edildikten sonra sönmüş kireç dökülen mezarlıklara gömülürler." Eşyaların mikroplardan arındırılması en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Limandan başlayan raylı sistem sterilize makinelerine kadar uzanıyor. Böylece eşyaların taşınmasında hiçbir sorun yaşanmadığı gibi tahaffuzhanede çalışanlara mikrop bulaşma riski azaltılmış. Raylı sistemle taşınan kıyafetler ortadaki makinede sterilize ediliyormuş. Kıyafetler 120 derecelik buharla sterilize edildiği için ıslanmıyor ve yolcular banyodan sonra da kıyafetlerini giyebiliyormuş. Yolcuların üzerindeki kıyafetler de "ipekli ve diğer kumaşlar" olmak üzere ikiye ayrılıyormuş. Burada amaç ipekli kumaşların mikroptan arındırılırken zarar görmemesiymiş. 1984 yılından bu yana Karantina Adası'nda görev yapan Sağlık Bakanlığı Urla Eğitim ve Dinlenme Tesisleri Müdürü Halil Çetin, Klazomen Tahaffuzhanesi'nin çürüyüp gitmesine çok üzüldüğünü belirtiyor. 21 yıldır tahaffuzhanenin müze haline dönüştürülmesi için birçok bürokratla görüştüğünü söyleyen Çetin, "Burayı Osmanlı'dan bugüne sağlık hizmetinin nereden nereye geldiğini gösteren bir sağlık müzesine dönüştürmek istiyoruz" diyor.
Özge İPEKÇİOĞULLARI - İZMİR
|
|
|
|
|
|
|
|
|