| |
AB Komisyon Kararı duyuldu mu?
AB Komisyonu, Avrupa Birliği Hükümeti sayılır. AB tek bir devlet sayılsa, onu bu komisyon yönetecek. AB Komisyonu geçen gün Müzakere Çerçeve Belgesi'ni açıkladı. Güncel deyişle, Türkiye'nin müzakere sürecindeki izleyeceği "yol haritası" somutlaştı. AB Komisyonu, daha önce alınan kararlara nasıl sıkı sıkıya bağlı kaldığını ve tutarlılığını ispatladı. Müzakere sürecinin asıl hedefinin "tam üyelik" olduğu bir kez daha vurgulandı. Bu müzakere çerçevesi, nihai hale gelmek için ulus-devlet siyasetçilerinin yer aldığı AB Konseyi'nde onaylanmayı bekliyor. Çok büyük bir ihtimalle orada da sorun çıkmayacak. Zaten, sorun çıkmaması için Ankara, dönem başkanı İngiltere nezdinde atağa kalkıyor. Ayrıca, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw da, İngiltere'nin Türkiye'nin tam üyeliği için "karar ve azmini" sürdürdüğünü yeniden ilan ediyor.
AB müzakerelerinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için, Türkiye'deki AB karşıtlarıyla, AB'deki Türkiye muhaliflerinin paslaşmasını kırmak gerekiyor. Türkiye, "insan odaklı" bir yönetim anlayışını bıçakladığı her noktada, AB'deki Türkiye karşıtlarının eline koz veriyor. Oradaki tepkiler de, buranın bir "iç sömürge" olarak kalmasını isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Yapılacak iş, en çarpıcı formül olarak, AB'nin genişlemeden sorumlu Finli Komiseri Olli Rehn'in şu cümlesinde saklı: "AB'ye girmeden önce Avrupa değerlerinin, hayatın her alanında, Türkiye'nin her köşesinde gerçekliğe dönüşmesi gerekiyor." Türkiye, AB standartlarını içselleştirdikçe, dışarının desteği çok daha artacak, içerde bizi fakirliğe mahkum etmek isteyenlerin gücü de hiç kalmayacak.
AB Komisyonu'nun müzakere çerçeve belgesini kendi kararlarına sadık kalarak tutarlı bir biçimde şekillendirmesi, Avrupa'daki çalkantılı ortam nedeniyle daha da anlamlı kabul edildi. Alınacak kararların siyasal çalkantıdan etkileneceği beklentisi vardı. Halbuki, AB tüm ülkeler için bir "dönüşüm" projesi. AB Anayasası'nın iki ülkede reddi, bütçe konusundaki tartışmalar ve kararsızlık bu "dönüşüm sürecinin" cilveleri... O dönüşüm cilveleri, AB'nin tutarlılığını ve hukuksal olarak onay altına alınmış kararlarını etkilerse, bir cilve olmaktan çıkar, Birlik'in özüne yönelik bir sakatlığa dönüşür. Başta AB'nin kendisi böyle bir intihara izin vermez.
Türkiye ücra bir köy kahvesinde oturur gibi sadece ve sadece günlük gelişmelerin çerçevesinde yaşamakta... Önünden geçen çok büyük bir akarsuyun nereden çıkıp, nereleri dolaştığını ve nereye döküldüğünü merak etmeden, yalnızca gördüğü kısmıyla ilgilenmek gibi dar bir algılama söz konusu. Sanayi Devrimi'nin bitmesi ve sanayisonrası döneme adım atılması, herkesle beraber AB'yi de etkiliyor. Zaten AB Projesi, üye yirmibeş ülkenin toplamından çok daha farklı bir dinamizm. Türkiye değişirken, AB üyesi ülkeler de değişiyor. Onları sabit kabul etmek, ayrıca "biz" ve "onlar" ayrımı yapmak, olup biteni anlamayı önlediği gibi, ileri sürülen fikirleri de milliyetçiliğin sığlığında boğuyor.
AB'nin yeminli düşmanları tam üyelik sürecinin zehirlenerek ölmesini istedikleri için herşeyi inanılmaz bir biçimde çarpıtıyor. Bunlara pabuç bırakmamak lazım. Türkiye 3 Ekim'de tam üyelik müzakere sürecine başlayacak. Bu yakın zamana kadar rüyada görülse inanılmayacak bir gelişme. Toplumsal ve siyasal irade, bu ülkedeki insanların zengin ve özgür hale gelmesini arzu ediyorsa, bu süreci hatasız devam ettirmek durumunda. Uzun vadeli bir kararlılık en ihtiyacımız olan güç. Çünkü bu süreci öyle başaracağız.
|