| |
|
|
Burası Hakkari, daha ötesi yok gari
Önce Van'a gittik. Sonra dağlara tepelere doğru yol almaya başladık. Karabaş Geçidi'ni (2.250 metre) geçtik. Ardından Çavuştepe'yi. Zernek Barajı'nı. Güzelsu'yu. Ve peşpeşe 32 viraja girdik. Güzeldere Geçidi'ndeydik. (2.730 metre) Dağlarda yer yer kar vardı. Aşağılarda ise renk renk çiçek. Dağların eteklerinde çobanlar, koyunlarını otlatıyordu. Önümüzde giden kırmızı bir otomobilin arka camındaki yazıya gözümüz takıldı. "Sana kırmızı çok yakışıyor."
Tarlalarda allı güllü giysiler içinde kadınlar gördük. Yine hakim renk kırmızı. Başkale'yi (nüfus 14.200) geçtik. Yolda kamyon da gördük, otomobil de. Otomobilin yerli olanı da vardı, yabancı olanı da. Merecedes, Range Rover, Jaguar, Volvo, BMW gibi pahalıları da. Dağlara, beyaz taşlarla yazılar yazılmıştı. "Önce vatan" gibi. "Ne mutlu Türk'üm diyene" gibi.
Binbaşı Doğan Özen Kışlası'nı geçtik. Karasu Deresi'ni aştık. Yüksekova, İran yol ayrımını geride bıraktık. Ve Zap Suyu'nun kenarından ilerlemeye başladık. Çanaklı Köyü, Zap Camping, tüneller derken... Karşımıza Zap Suyu üzerindeki Depin Köprüsü çıktı. Köprünün başında Elazığ-Yenimahalle doğumlu 9 yıllık polis Aziz Boşdaş nöbet tutuyordu. "Terörle mücadele" ekibinden: - Hakkari'ye hoşgeldiniz.
Köprünün diğer yakası Hakkari'ydi. "Hoş bulduk" dedik. Bir yanımızda Zap Suyu. Tepemizde, göğe doğru yükselen Sümbül Dağı. (3.250 metre) Öte yanımızda, çiçek toplayan bir küçük kız. O da "hoş gelmişsen agabey" diye çiçekleri uzattı: Ve eliyle, yaşadığı kenti gösterdi: "Burası Hakkari... Daha ötesi yok gari."
|