Savunma hakkı kutsaldır
"Hortum"la mücadele adı altında "savunma hakkı" gibi önemli kavramların içinin boşaltıldığına tanık oluyoruz.
Türkiye'de "hortum"la mücadele adı altında kavramların içinin boşaltılmasına tanık oluyoruz ne yazık ki. Bu kavramların başında "savunma hakkı" geliyor. Hukuk sistemi içinde, bireyin kendisini suçlayan kamu otoritelerine karşı sarılabileceği tek silah vardır, o da savunmadır. Şimdi Egebank'a elkonulması sürecinde TMSF'den sızan çeşitli belgelere tanık oluyoruz. Bunlardan biri de dünkü Milliyet'te yer alan ve Hüsamettin Cindoruk'un evinde yapıldığı iddia edilen bir toplantı ile ilgili belge. Yılların deneyimli hukukçusu olan Cindoruk'un evinde yapılan toplantıda, o sırada tutuklu bulunan Murat Demirel'in savunmasının nasıl yapılacağına ilişkin bir strateji çizilmiş. Notlarda şu hususlar göze çarpıyor: "El konulan bankaların hukuk müşavirlerini toplayalım. Teknik bir kişi atayalım, bankacılık ve hukuk bilmeli, bir maliye/finans profesörü veya Merkez Bankası kökenli. El konulduktan sonraki zararı tartışmaya açalım. Banka envanterini elden çıkarmayı tartışmaya açalım. Burada oluşan zararı tartışma konusu yapalım. El konulduktan sonraki işletme masrafını tartışalım. Amaç, mahkemenin kafasını karıştırmak. Offshore bankacılığı suç değil ki; dayanakları, müşteri muafiyetini tartışalım." Bu notlar, doğal olarak o sırada tutuklu bulunan Murat Demirel'in babasına da gönderilmiş. Ben burada Egebank'a elkonulması olayını, hatta 5020 sayılı yasanın Demirel ailesine uygulanmasını tartışmıyorum. Burada tartıştığım, Murat Demirel'in savunma hakkının aleyhine bir delil olarak kullanılması meselesi. Herhangi bir davada sanık olan kimse, her türlü savunma yoluna başvurabilir. Davayı uzatmaya çalışmak da bunun bir parçasıdır. Bununla ilgili ünlü bir Karadeniz fıkrası da vardır: "Temel, gemiyle İstanbul'a gelmek üzere yola çıkmış. Gemide tartışma çıkmış ve arkadaşı Dursun'u bıçaklayarak öldürmüş. Tutuklanıp mahkemeye çıkarılmış. Hakim, anlat bakalım ne oldu deyince, Temel başlamış; 'Gemiye bindik, bir dalga çıktı, bir dalga çıktı. Dalga şöyle büyüktü, dalga böyle büyüktü..." Hakim, 'Dalgayı bırak, İstanbul'a gel' deyince de cevabı yapıştırmış, 'Geleyim de beni asasın değil mi?' diye. Bir olayla ilgili yola çıkarken en kutsal hak olan savunmayı aleyhte bir delil gibi kullanmaya başlarsanız, adalet sisteminin temeline dinamit koyarsınız. Bir sanığın avukatı ile yaptığı görüşmeler bu nedenle gizlidir. Bir sanığın avukatına verdiği bilgi, aleyhine delil olarak kullanılamaz. Yine bir sanığın vekilinin savunma stratejisi o sanık aleyhine delil haline getirilemez, ayrıca sanık aleyhine kamuoyunda bir hava oluşturulmasında kullanılamaz. Batık bankalar olayı bir skandaldır. Bu olayın üzerine gidilmelidir. Ancak bunu yaparken hukuk sisteminden sapmak, hukuku zorlamak, savunma hakkını kısıtlamak düşünülemez. Aksi halde Türkiye bunca hukuk reformunu kağıt üzerinde kalsın diye yaptı şüphesi doğar. Hep altını çiziyoruz. Adalet, bir sistemin temel direğidir. Savunma hakkı da bu sistemin en önemli unsurlarından biridir. Bu hakka gölge düşürmek kimseye yarar getirmez. Bir kere daha hatırlatmak istedik, adalet ve kutsal savunma hakkı bir gün herkese lazım olabilir.
|