| |
İstanbul'un Fethi filmi istiyorum acilen
Bu aralar çevremi keşfetme dürtüm had safhada. Nişantaşı -out, diğer semtlerin. Sanat tarihi eğitimi alan, Günaydın ekimizin komutanlarından Memed Güler önderliğinde şehri geziyoruz. Ufak bir Bizans kilisesi keşfettiğimizde Memed tatlı tatlı anlatıyor hikayesini. Surların, yok edilmiş saray kalıntılarının, sarnıçların, Osmanlı'dan kalmış inanılmaz yapıların, köprülerin, türbelerin hikayelerini dinlediğinizde bu şehirde yaşayan bir bit olduğunuzu anlıyorsunuz ki, egoların zımparalanması açısından fevkalade faydalı. Yok, "bu şehrin her köşesi tarih" klişesi ve geyiğine girme niyetim yok, sadece ruhu tedavi ediyor onu anlatmak niyetindeyim. Sonra Topkapı Sarayı'na bir ziyaret. Ya bu kılıçlar, mızraklar mı ufaldı yoksa biz mi büyüdük? Sonuçta en son ziyarete gittiğimde erken ergenlik yıllarıydı. Devasa haçlı kılıç bıraktığım gibi ve yıllar geçmesine rağmen aynı soruyu sordum ve üzerinden yıllar geçse de gene aynı soruyu soracağım: "Hacım bunu kim, nasıl taşımış ya?" Sonra Rumeli Feneri'nin olduğu yerdeki kaleyi ziyarete gittik. Şimdi bu muhteşem kalenin olduğu yerde ne bir tabela, ne bir bilgi, hiçbir şey yok. Kaleyi bi'yapan biliyor. Öğrendiğime göre 18. yüzyılda yapılmış ve bilinen bir adı yok. Daha fazla bilgi için açım! Zaman tünelinde yolculuğumuz, beraberinde film sahneleri üretmemize neden oldu. Sonuçta Tarkanlar, Kara Muratlar'la büyümüş bir neslin evlatlarıyız. Sonra yaratıcılıkta vasat her beyin gibi "ya bi' İstanbul'un Fethi çekilse manyak olur" üzerine bostan ekme eylemi. Yani girişemeyeceğin proje üzerine ahkam kesme, hayal kurma..... Muhafazakar basın konuya eğilmişti. Modern zamanların İstanbul'un Fethi çekilsin diye yazılar yazılmış, haberler yapılmıştı; yalan olmuştu. Ama şimdi tam zamanı gibi. Fakat bu çapta bir filmi biz çekemeyiz. Aynen Çağan Irmak'ın Garanti Bankası reklamında söylediği gibi "Biz bu evi alabilir miyiz?" "Biz bu evi alamayız...." Kimse alınmasın, darılmasın. Çap derken, bir Braveheart, bir Kingdom of Heaven'dan söz ediyorum. Ridley Scott'un çekmesinden söz ediyorum, Hollywood'un en baba oyuncularının oynadığı bir filmden söz ediyorum. Reklamda, dizide yüzü eskimiş oyuncudan söz etmiyorum. Mel Gibson kalkıp üç İskoç kabilesinin İngiliz'e posta koymasından Oscar'lık film çekiyorsa, iki büyük medeniyetin kahpe Bizans ideolojisinden uzak- çarpışmasından neler çıkar siz düşünün. Bunun neden Kültür Bakanlığımızca bugüne kadar yapılmadığını anlamış da değilim. Zırt pırt otel, tesis açılışında kurdele kesmek artık çok demode değil mi? Braveheart 53, Kingdom of Heaven 130 milyon dolara mal olmuş ve her ikisi de paralarını çıkartıp üreticileri zengin etmiş. Çıkartmasa no'lur zaten? Böyle bir hikayeyi, filmi sanatseverlerle buluşturmak bile yeterli. Peki dibinde domates salatalık yetiştirilen Bizans Surları'nı restore ediyorum diye yazlık site duvarı gibi yapan, Disneyland'a dönüştüren zihniyetin böyle bir merakı ve ihtiyacı olabilir mi? Korkarım olmaz! Gelin hor gördüğümüz Bizans'la barışalım, gelin bu coğrafyanın sayısız hikayelerinden birini tüm dünyaya anlatalım. Gelin çiçek derelim, yollarına serelim oldu ama çok heyecanlıyım; nasılsa geçer. Bi'de kimsenin geleceği falan da yok.
|