| |
|
|
Alaçatı'da harika bir hafta sonu..
EN gözde tatil yerim Alaçatı'da gene harika bir hafta sonu geçirdim.. Sıcaktan nefret ediyorum. Güneş altında duramıyorum.. Sıcaklık 30 dereceler civarında dolaştı mı, tatil yapmam zorlaşıyor.. Otel, ya da tatil köylerinin klimalı salonlarına mahkum oluyorum.. Camların arkasından, sahilde çılgınlar gibi eğlenenlere bakmak ayrı bir işkence oluyor. Bu yüzden haziran, temmuz, ağustos, hatta eylülde bana Akdeniz haram.. Bodrum, Antalya falan hak getire.. En güney sınırım Çeşme.. Neden Çeşme.. Orası da, 30 derece falanlarda ama, bir rüzgar var, bana nasıl nefes aldıran ?.. Doğal klima.. Güneşin altında özgür dolaşmamı sağlıyor.. Hep Çeşme'ye giderdim.. Birgün Dinç Bey (Bilgin) "Yürü bakalım" dedi, aldı beni Çeşme'den getirdi Alaçatı'ya.. Hem de güneşin tam tepemizde olduğu öğlenin göbeğinde iki saat gezdirdi Alaçatı'yı.. Aşık oldum.. O gün bugün, hep Alaçatı, tatil deyince.. Ağabeyim Öcal da Urla'da zaten.. Bir taşla iki kuş.. Hem eğlenme, dinlenme, hem hasret giderme.. Bu defa bir taşla üç kuş vurmaya kalktık, geziyi ona göre ayarladık.. Avrupa Windsörf Şampiyonası vardı.. "Onu da izleriz" dedik.. Dediğimizle kaldık.. İlk gün gittik, iki saat kaldık.. "Aman eksik olsun" dedik, arkamıza bakmadan kaçtık, bir daha da ne uğradık, ne merak ettik.. Organizasyon tam baştan savma.. Bir defa ortada Avrupa Şampiyonası falan yok. Ya biz sallamışız, ya da Avrupa'yı toplamayı başaramamışız.. Ortada Windsörf gibi çok renkli, çok cazip, tam ekranlık bir sporun Avrupa Şampiyonası olacak da etrafta bir tek Avrupalı televizyon, foto muhabiri, gazeteci olmayacak?. Avrupa Şampiyonası'nda yarışan yabancı kadın sporcu sayısı beş.. Erkekler de on falan olmalı.. Böyle diyorum, çünkü ortada ne bir basın merkezi, ne de bir basın bülteni var.. Haşmet'le beraber etrafta aylak aylak dolandık durduk, bir basın görevlisi karşımıza çıkıp "Hayrola" demedi. Erkan Özerman olsaydı etrafta, windsörf yapmaya Alaçatı'ya gelmiş turistleri milli takım diye çıkarır, katılımı yüksek gösterirdi hiç değilse.. Yarışlar iyice fiyasko.. "Seyirci" hiç düşünülmemiş.. Kendileri pişirip, kendileri yiyorlar.. Tribün gibi düzenlenen yere oturuyorsunuz. Hemen önünüzde onlarca sörfçü uçup duruyor.. "Peki hangisi yarışıyor bunların?.." Az sonra anlıyorsunuz ki, hiç biri.. Tribün turistik bölgede.. Yarışlar uzak sağınızda ve karşı sahile yakın yapılıyor. Çıplak gözle takip mümkün değil. Dürbünle de yarışı değil, yarışanı seçebiliyorsunuz sadece.. Böyle yarışlarda parkurlar, tribüne paralel hazırlanır. Burada dik.. O zaman hayal meyal izlemeniz dahi mümkün olmuyor.. Çok fiyasko gördüm ama, böylesi ilk.. Katılan yok.. İzleyen yok.. Sportmen manken Çağla Kubat orada olmasa, bizim medyanın umuru da yok.. Peki o zaman, nesi harika idi, Alaçatı'nın.. Yarın anlatmaya başlıyorum..
|