|
|
|
|
|
|
Anne adayı normal doğumda ağrıya katlanmak zorunda değil
Uzmanlar, anne adaylarını sezaryene yönlendiren en büyük etkenin ' korkusu' olduğunu söylüyor. Oysa, modern anestezi teknikleri anne adayının normal doğum sürecini ağrısız yaşamasına olanak sağlıyor
Amerika Yale Üniversitesi Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Bölüm Başkanı ve aynı zamanda, Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Bölüm Başkanı olan Prof. Dr. Aydın Arıcı, anne adaylarının kafasındaki en büyük soru işaretine yanıt veriyor: Normal doğum mu, sezaryen mi?
Anne sağlığı açısından en risksiz yöntem normal doğum mu, sezaryen mi? Anne açısından bakıldığında bu konuda yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar bildirilmektedir. 1980'li yıllarda, sezaryen doğumlarında anne ölüm oranı normal doğumla karşılaştırıldığında sekiz kat yüksek bulunurken, günümüzde bu oran iki kata kadar düşmüştür. Bu oranın azalmasının en büyük nedenleri olarak, daha kuvvetli antibiyotiklerin keşfi, kan bankacılık sisteminin gelişmesi ve anestezi tekniklerindeki ilerlemeler gösterilebilir. Yakın zamanda yapılmış olan bir çalışmada vajinal doğum için anne ölüm oranı yaklaşık olarak 45 bin doğumda bir olarak belirtilirken, sezaryen ile doğum yapan kadınlarda 17 binde bir olarak bulunmuştur. Ancak, bu noktada sezaryenin niçin uygulandığının da önemli olduğunu belirtmek gerekir. Örneğin, sezaryen anne isteği ile planlı olarak yapılıyorsa, sezaryen ile ilişkili anne ölüm oranlarının normal doğum yapan kadınlarla aynı düzeye indiğini, hatta doğum müdahaleli ise bu oranın planlı sezaryen geçiren kadınlarda daha da az olduğunu gösteren bir çalışma bilimsel literatürde bulunmaktadır.
İKİ YÖNTEMİN DE RİSKİ VAR Her iki doğum yönteminin ne gibi riskleri var? Tabii ki risk kavramı sadece doğuma bağlı ölümler ile sınırlı değildir. Kadınlarda doğum sonrasında, gerek kısa süreli gerekse de hayat boyu sürebilecek sekeller oluşabilmektedir. Sezaryen doğumlarında enfeksiyon, kanama ve cerrahi sırasında organ hasarı gibi operasyona bağlı komplikasyonlar daha sık olarak izlenebilir. Önceki doğumunu sezaryen ile yapmış olanlarda normal doğum yapmış kadına oranla daha sonraki gebeliklerde artmış uterin ruptür (yırtılma) riski mevcuttur. Ayrıca, geçirilen sezaryen sayısı arttıkça plasenta' dediğimiz (halk arasında 'son' veya eş' olarak bilinen), doğacak çocuğun beslenmesini sağlayan dokunun anne rahmine yapışık olması ve ayrılamaması veya aşağı yerleşimli olması sonucu kanama ve doğum yolunun tıkaması gibi komplikasyonlarda artış olmaktadır. Uzun dönemde ileriki yıllarda bağırsak problemleri ve 'kronik pelvik ağrı' dediğimiz alt karın bölgesinde ağrı şikâyetine de yine sezaryen doğumlarından sonra daha sık rastlanılmaktadır. Diğer taraftan normal doğum yapanlarda ise, ileriki dönemlerde rahim sarkması, ve vajen anatomisinde bazı bozukluklar ve buna bağlı idrar ve dışkı kaçırma problemleri sezaryene göre yüksektir. Her vajinal doğum, bu riski biraz daha artırmaktadır. Ayrıca, doğumun müdahaleli olması da bu riski daha da artırır.
HER HASTA FARKLI YAPIDA Çocuk açısından normal doğum mu az riskli, sezeryen mi? Çocuk açısından bakıldığında klasik bilgilerimize göre normal doğum daha faydalı gözükmektedir. Ancak, bu daha az riskli olduğu anlamına da gelmez. Her hastanın özellikleri ve pelvis yapısı faklıdır. 140 cm boyu olan bir kadın için normal doğum daha risklidir. Ancak, her zaman pelvis yapısı boy ile bire bir ilişkili değildir. Ayrıca, 39. gebelik haftasından sonra öncesi veya doğum sırasında fetal ölüm oranı binde iki olarak bildirilmektedir. Yani, anne karnında bekleyen bebeklerin bir kısmı doğumda veya doğum öncesinde ölmektedir. 39. haftada yapılacak isteğe bağlı sezaryen ile bu oranın azaltılabileceği düşünülebilir. Yine sezaryen ile mekonyum aspirasyonu riski, AIDS, Hepatit B-C, HPV gibi çeşitli enfeksiyonların anneden çocuğa geçişi azaltılabilir. Zor doğumlara bağlı beyin içi kanamaları, travmalar, kırıklar ve sinir hasarlanmaları azaltılabilir. İsteğe bağlı yapılan sezaryen doğumlarda gelişebilecek en büyük komplikasyon, doğum zamanlamasının yanlış yapılıp çocuğun zamanından önce doğurtulmasına bağlı olarak solunum yetmezliği ile karşılaşılmasıdır.
ABD'DE SEZARYEN AZ Ülkenin şartları, doğum yöntemi üzerine etkili midir? Tabii ki ülke şartları doğum seçiminde önemli bir faktördür. Gerekli ameliyathane ve anestezi cihazları gibi teknik imkanlarınızın olması, sezaryen seçeneğinizi kolaylaştırır. Baktığımız zaman çoğu Afrika ülkesinde sezaryen oranları düşüktür. Bunun oradaki nedeni, teknik imkânların az olmasından kaynaklanır. Bununla birlikte, Amerika'da ülkemize kıyasla özellikle büyük şehirlerle kıyaslandığında sezaryen oranı daha azdır. Bu, gerek normal doğumun daha fizyolojik kabul edilmesinden, gerekse ekonomik nedenlerden kaynaklanır. Amerika'da sezaryen operasyonu normal doğuma göre oldukça pahalıdır. Bu nedenle, sigorta şirketleri geçerli bir neden olmadıkça bu parayı ödemez. Ülkemizde genel sağlık sigorta sistemimiz bunu araştırmamakta ve bu da sezaryen oranının artmasını sağlamaktadır. Ülkemizde genel sezaryen oranının yüzde 21'lerde olmasına karşın, lise ve üstü eğitim almış kadınlarda bu oran yüzde 49 olarak (TNSA 2003) bulunmuştur.
Kadın sezaryenle ağrı çekmeyeceği ve doğum zamanını bileceği için kendini daha güvenli hissediyor? Hastaların sezaryeni seçmesinde en önemli faktör, doğum sırasında çekecekleri ağrıdan korkmalarıdır. 2001 yılında yayımlanan bir makaleye göre, sezaryen isteyen kadınlara 45 dakika fazla süre ayrılarak doğum ve sezaryen hakkında tam ve dürüst bir bilgilendirilme yapıldığında sezaryen isteyenlerden yüzde 62'sinin vajinal doğuma yöneldiği tespit edilmiştir.
Türkiye gibi teknik şartların her zaman kontrol edilemediği bir ülkede, sezaryene yönelmek riski azaltmıyor mu? Genelleme yapmak doğru olmaz. Burada hastanın özellikleri, doğumun yapılacağı yerin teknik imkanları, hepsinin göz önüne alınması lazım. Sağlık merkezine çok uzak bir yerde yaşıyorsanız, ulaşımda güçlük çekecekseniz, doğru ama sezaryenin de kendine ait başka riskleri olduğunu unutmamamız lazım. Genel olarak normal doğumun daha az riskli olduğunu ve gereksiz yere yapılacak sezaryenler ile normalde karşılaşmayacağımız pek çok riskin artacağının bilinmesi gerekir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|