|
|
Farkı nerede diyenlere... Bu,'kirli' aşkların romanı
Eroin bağımlıları, ahlaksız iş dünyası, mafya babası... Hepsi başarılı, hepsi aşık ama hepsi de acı içinde... 'İki Kişilik Aşk Olmaz' isimli romanını 10 yılda bitiren gazeteci ve televizyoncu Tuna Serim kirli bir roman yazdı: Ben kirlenmeyi yazdım; aşkta, işte, yükselişlerde, ilişkilerde, her alanda....
Olduğum yere çivileniyorum, bir gölge hareketimi engelliyor. O... Yıllarca ondan başka hiçbir şey düşünmediğim erkek. Geceleri yattığımda yanımda olmasını istediğim kişi. Ne onunla ne de onsuz yapamadığım kişi. Bakışlarındaki loşlukla dünyamı karartan, göz bebeklerindeki ışıkla güneşi yeniden doğduran adam...
Bu cümleler Nokta Kitap'tan çıkan 'İki Kişilik Aşk Olmaz' isimli romandan... 'Akıllı' bir kadın olan Ülkü'nün, aşkını birkaç cümleye sığdırdığı kısacık bir ana ait... Karşısındaki adam ise yani 'başarılı' iş adamı Tarık, hani ciğeri 'beş para etmez'lerden... Okuyunca anlayacaksınız... Sonra Osman var; o da eroinman bir kıza tutuluyor ama kızın umurunda değil. Üstelik kendisi 'başarılı' bir doktor... Aykut da 'başarılı' bir müzisyen, sevgilileri arasında öyle birine aşık oluyor ki... Ve Selim; mafya babası, aşık, belki de acının en ağırını çekenlerden...
AĞLAYANLARA BİR BAKIN! İş yaşamlarında 'güçlü' karakterlerin, içlerinde özenle büyüttükleri acıyı okudukça kimi okurun 'yalnız değilim' duygusuyla rahatlayacağı, kiminin de 'yok artık ben böyle olmam' diye kendine pay çıkaracağı kitabın diğer aşk romanlarından farkını soranlara işte yanıt: Farklı çünkü aşkın tek kişilik ilan edilmesi, umutsuzluğun boyutları, 'çağdaşlığın' çirkinliğiyle yoğrulması var bu kitapta... Yazarı Tuna Serim'in deyimiyle "Kirli aşkların romanı" bu... Peki niye iki kişilik aşk olmaz? İşte Serim'in cevabı: "İki kişilik aşk hayal, öyle bir şey yok! Aşk tek kişilik bir duygu... Zaten aşkı yaşayan da karşısındakine değil, kendi beyninde yarattığına aşık oluyor. Kişinin aslını gördüğünde de aşk denilen şey bitiyor. Kısa sürmesi de bundan zaten..."
* Peki birbirine aşık olduğunu söyleyenler... Yalan mı hisleri? İki kişilik yaşanıyor denilen aşklarda durum farklı... Aşk yine tek kişilik; karşıdaki, kendini bu kadar sevdiği için o kişiden etkileniyor, kaybetmekten korkuyor ve sevdiğini, aşık olduğunu sanıyor. Biri hayal ettiğine aşık oluyor, diğeri kendisine aşık olana; ikisinde de asıl sevgi, kendine duyulan...
* Kitaptaki karakterler... Hepsi birbirinden farklı çizgilerde birbirinden daha garip ama hepsi de kendi kendine aşklar yaşıyor... Bu çok bunaltıcı değil mi? Yaşam çok sıkıcı... Kendinize baktığınızda bir hiç olduğunuzu düşünüyorsunuz. Aşk, bu sıkıcılık ve hiçlik dünyasında insanın kendini daha iyi hissetmesini sağlıyor. Aslında buna daha iyi hissetme dememek gerek; kötü hissederken insan bir kimlik kazanabilir mi? Söz konusu aşk olunca kazanılıyor... Bir hiçken, kimse onu umursamazken, birden birilerinin acı çektirmek için çabaladığı birey oluyor. Aşk acısını yaşayan, kendini farklı görüyor. Farklı birey olması acılara daha fazla sarılmasına neden oluyor. Ağlayanlara, ihanete uğrayanlara dikkat edin; hep kendileri için gözyaşı dökerler...
* Neden hep aşk acısı anlatılır? Mutlu aşkın anlatılacak yanı olamaz. Çünkü renksizdir... İki taraf birbirine iyi davranırsa, el ele tutuşur gezerler, arada bir de öpüşürler. Acı yok, macera yok, tat yok... Bu ilişkiler kimseyi ilgilendirmez; ya acılı olanları... Her yerde onlardan söz edilir, iş büyürse gazetelere manşet olurlar, romanlara kahraman!
* Acılar içinde kıvranan 'güçlü' insanları anlatıyorsunuz... Daha mı çarpıcı oluyor, somut güçle 'aşkın' yarattığı güçsüzlüğü karşılaştırmak? Zıtlıkları seviyorum ve sürekli ağlayan insanların, sorunları çözmek uğruna başkalarını kullandığına inanıyorum. Ben yapamam diyenler, aslında tembel kişiler; kendilerinin yapacaklarını birilerinin yapmasını istiyorlar yani amaçları herkesi kullanmak... Onları sevmediğim için romanımdaki aşklar, güçlüler arasında yaşandı.
KİRLENMEYİ YAZDIM
* Kitapta aslında sadece aşkı işlemiyor, hayatın gerçeklerine de göndermeler yapıyorsunuz; eroin bağımlıları, iş yaşamındaki 'ahlaksızlık', mafyanın gücü... Her gün gazete okuyor, televizyon izliyorum. Gazetecilik ve televizyonculuk yaptığım günlerde kitaptaki kişilerin benzerlerini yakından gördüm. Mesela Selim Bey'in bir konuşması var; öldürmekten söz ediyor...
* Şu mafya babası olan karakter... Evet... Artık öldüremediği için gençleri kıskandığını söylüyor, öldürünce karnının acıktığını... Bunları bir mafya üyesi söylemişti, içinden geldiği gibi... O sözler beynime çakılmıştı. Yani eroin bağımlılığı, ahlaksızlık, mafya her alanda var, hele biraz yukarılara tırmanırsanız adeta gereksinim...
* Aslında hayattaki gerçekleri işlediğinizi söylerken benim merak ettiğim şuydu: Aşk kılıfının içinde asıl bu gerçekleri anlatmak mıydı derdiniz? Kitabı çok iyi anlamışsınız. Ben kirlenmeyi yazdım, aşkta, işte, yükselişlerde, ilişkilerde, her alanda... Aşk bu kirlenmenin duygusal yanıydı, en yaralayıcı olanı; yaşarken kirlenmeyen kalmıyor, kirlilik parayla ve güçle birleşince çekici bile geliyor. Nereden bakarsanız bakın; kitap bir aşk romanı, kirli aşkların romanı...
BELGİN ÇOBAN
|