| |
Danalar bu işe bayıldı!
SABAH gazetesi ile TEMA Vakfı'nın işbirliği sonucu Erzurum'un Pasinler ilçesindeki iki köyde (Yayladağ ve Kotandüzü) meydana gelen olumlu değişime ilişkin haberleri diğer bölümlerde okuyacaksınız. Bense başka noktalara değinmek istiyorum. BİRİNCİSİ... Devlet-halk ilişkisinde bilginin konumu değişti. Bildiğiniz gibi başta üniversiteler olmak üzere devletin elinde devasa bir bilgi yığını var. Ancak yıllar boyu devlet, halka, "Doğrusu budur, şöyle davranacaksın, böyle üreteceksin" dedi. Yani Jakobenlik etti, tepeden inmeci davrandı. Halk ise bundan hoşlanmadı. 'Acaba kazığı nereden yiyeceğim' diye düşündü. Devlete güvenmedi, bildiğini okudu. İşte tam bu noktada SABAH-TEMA işbirliği devreye girdi. 2003'te SABAH yönetimi gazeteden elde ettiği gelirin yüzde 1'ini Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı'na (kısaca TEMA) aktaracağını ilan etti. Paralar akmaya başlayınca TEMA harekete geçti. Söz konusu iki köy seçildi. Önce halkın ihtiyaçları soruldu. Ardından kapsamlı bir proje geliştirildi. Köy halkı bu 'sivil' yaklaşımı sevdi, sıcak buldu. Para kazanacağını ve hayatının daha iyi olacağını gördü. Örnek mi? Köylü geleneksel bilgisine göre davranıyor, bilim adamlarının tüm uyarılarına rağmen ahırlara pencere açmıyordu. Işıktan ve oksijenden yararlanamayan hayvanlar da gerektiği kadar gelişemiyordu. Proje ise ferah, aydınlık ahırları destekliyordu. Bu 'yeni tip' insanların kendilerine tepeden bakmadığını gören Yayladağ köylüleri yavaş yavaş ikna oldu. Eski ahırlarını elden geçirip imkanları yettiğince modernleştirdi. Ve olumlu gelişmeyi hemen gördü. Tam da bu yüzden, başlıkta yarı şaka, yarı ciddi, 'Danalar bu işe bayıldı' dedim. Şu anda daha fazla süt sağan köylü de mutlu, danalar da... (Pencereler kapandığında strese giriyorlarmış!) Proje köylüye balık vermiyor, onun balık tutmasını sağlıyor. Kadınlar el işi, nakış derslerine gidiyor. Böylece onlar da ürünlerini pazarda satabilecekler. Yüksek rakım yüzünden bölgede meyve ağacı yetişmiyor. Proje onun yerine arıcılığın geliştirilmesini öngörüyor. Köylüler, kadınlı erkekli, 'astronot kıyafetleri' giyip arıcılık yapmaya başladı. Geleneksel bilginin kırıldığı bir başka nokta da meralar. Eskiden, karlar eridikten sonra, mayıs ayında köylü hayvanını meralara salıyordu. Böylece taze ama güçsüz otlar tarumar ediliyordu. Projeyi yürütenler ise köylüleri çok değil bir ay beklemeleri yönünde ikna etti. Neticede otlar gürbüz hale gelecek, kaliteli yemin miktarı artacaktı. Öyle de oldu! Artık hayvanlar çok daha iyi beslendiği için, daha çok süt ve et veriyor. Bu konuda yazacak daha çok şey var. Ama şu noktanın altı çizilmeli: Yayladağ ve Kotandüzü hızla piyasalara bağlanıyor. Artık daha çok üretip, daha çok kazanacaklar.
İKİNCİSİ... İletişim uzmanı Ali Saydam'ın sık sık altını çizdiği bir olay vardır: Batı'da şirketler sosyal sorumluluk projeleri geliştirir. Tüketici de süper markete gittiğinde, diyelim ki 'Kimsesiz çocuklara yardım eden' bir şirketin ürünlerini, 'topluma sırtını dönmüş', sadece kârının peşinde koşan şirketin ürünlerine tercih eder. Bu konuda anketler, araştırmalar yapılmış, istatistikler tutulmuş ve sonuçta toplumun sorunlarını önemseyen, çözümler üreten şirketlerin öne çıktığı saptanmıştır. Ama ne yazık ki yerli tüketici bu konuda isteksizdir. Ben umutluyum: SABAH-TEMA işbirliği Türk tüketicisini de uyandıracaktır. Bundan böyle gelirinin bir bölümünü topluma aktaran, hayırlı projeler geliştiren firmalar, diğerlerinin önüne geçebilir. Sonuçta güzel bir 'hizmetyardım' rekabeti ortaya çıkabilir. Böyle düşündüğüm için 'Bir SABAH çok şeyi değiştirir' sloganına yürekten inanıyorum. (Not: Bu konuda daha yazacak çok şey var. Mesela bölgede son derece çarpıcı sosyolojik değişimler gözleniyor. Onlara da yarın değiniriz.)
|