| |
İstikrar ve refahın koşulu
Meğer Avrupa'da Fransa'ya, özellikle de Cumhurbaşkanı Chirac'a ne diş bileniyormuş... Brüksel zirvesiyle ilgili yorumlar adeta öfke patlaması gibi... Chirac'ı "Tırnakları sökülmüş ve postu delinmiş yaşlı aslan"a benzeten mi ararsınız, "Kendini Avrupa'nın patronu sanan adamın altından koltuğu çekiliverdi" diyen mi, "Herkes arkasından alay ediyor" diye yazan mı, "Avrupa'nın sırtından atması gereken yük" olarak gören mi? Şurası kesin: Fransa, AB'de hiçbir zaman bu kadar zayıf duruma düşmedi. Fransız liderleri hiçbir AB zirvesine bu kadar ezik gitmedi. Ve bütün bunlar sadece yüzde 2 yüzünden Chirac'ın başına geldi. Tam da Brüksel zirvesinin başlayacağı gün OECD, Fransız ekonomisinin fotoğrafını çekti. Kapsamlı (190 sayfa) raporda şöyle deniyor: "Fransa'da ekonominin hızlı büyüdüğü dönemlerde bile işsizlik yüzde 9'un altına inmedi. Çünkü yapısal bir işsizlik bu. Bugün ise büyümenin yavaşlaması en olumsuz etkisini istihdamda gösterdi; işsizlik yüzde 11'e dayandı." İşte AB'yi krize sokan Fransa'daki referandumun kaderini, yapısal yani kalıcı işsizlik ile bugünkü işsizlik oranları arasındaki fark belirledi. O yüzde 2'lik bölüm. Zaten referandumun ardından yapılan kamuoyu araştırmasında da "hayırcılar" kararlarını etkileyen en önemli neden olarak işsizliği saydılar. Ve AB Anayasası'nın işsizliği daha da kamçılayacağı korkusunu...
10 yılın temel hedefi Bu uzun girişi dün TÜSİAD ile Koç Üniversitesi'nin düzenlediği "Sürdürülebilir büyüme stratejisi" konferansı nedeniyle yaptık. Çünkü kürsüye çıkanların hepsi siyasi istikrarın ve ekonomik refahın yolunun istihdamdan geçtiğini vurguladı. Örneğin TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, "Türkiye'nin önümüzdeki 10 yılda işsizlik ve kayıtdışı ekonomiyi ihmal edilebilir noktalara çekmesinin şart olduğunu" anlattı. Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti "İktisat politikalarının kur-borsa-faiz dar üçgeninin dışına çıkarılması"ndan söz etti. Yani ekonomideki iyileşmenin hissedilmediği sokağa kulak verilmesinden.
Sokakta yangın var İyi olur. Oradaki yangın bacayı sarmaya başladı. Buyurun sadece son üç günün haberlerinden bir demet: * Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanı Derviş Günday, 5 ayda 46 bin esnafın kepenk indirdiğini açıkladı. Geçen yıl toplam 92.700 esnafın iş hayatından çekildiğini belirten Günday, "Bu yıl sonunda kepenk kapatan sayısı 100 binin üstüne çıkacak" dedi. * Maliye Bakanlığı vergi mükellefi sayısının yılın ilk 5 ayında 224 bin azaldığını duyurdu. * Sonar'ın araştırmasında halkın yüzde 55'inin borçla hayatını sürdürebildiği ortaya çıktı. Borçluların yüzde 33'ü ödemekte zorlandığını, yüzde 23'ü taksitleri aksattığını, yüzde 7'si ise hiç ödeyemediğini belirtti. * Kredi ve Yurtlar Kurumu geçen yıl 96 bin olan harç kredisi borçlusunun bu yıl 156 bine yükseldiğini açıkladı. * Devlet İstatistik Enstitüsü, Mayıs ayında kapanan şirket sayısının açılan şirket sayısını geçtiğini ilan etti. Bütün bu gelişmeler işsizler ordusuna her gün yeni birliklerin katılması anlamına geliyor. "Ateş bacayı sarmak üzere" demekte haksız mıyız? Siyasal istikrar elbette sürdürülebilir büyümenin ilk koşulunu oluşturuyor. Ama sokaktaki yangın kontrol altına alınamazsa, sosyal öfkenin alevleri zar-zor ulaşabildiğimiz siyasal istikrarı da yutacak. İktidar üç yıl önce yüzde 80'in üstünde oyla seçilen ama bugün Fransa tarihinin en sevilmeyen Cumhurbaşkanı haline gelen Chirac örneğinden ders çıkarmalı...
|