|
|
|
|
|
|
Müteahhit lobisi iş başında
SABAH'ı ziyaret eden Anavatan lideri Mumcu iktidarı uyardı: Azalması gereken ödenekler, lobi faaliyetleriyle patlatılıyor.
TIKIR TIKIR iŞLiYOR Hükümetin bazı yatırımları gözünü kırpmadan durdurmasını isteyen Mumcu şuna dikkat çekti: "Türkiye'nin borçlanma gereğini aşağıya çekmeye mecbur olduğu bir dönemdeyiz... Ama müteahhit lobisi tıkır tıkır işliyor. Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar kolay işliyor ve ödenekler patlatılıyor..."
SAÇMA TEŞViKLER "Bu yıl aşağı yukarı beş-altı yatırıma 6.5 milyar dolar ödenek ayrılmış. Bakın bakalım yatırım öncelikleri açısından ne anlama geliyor. Ayaş Tüneli, Karadeniz Otoyolu falan filan, hiçbir anlama gelmiyor... Bir strateji oluşturacaksın. Arazi teşviki, enerji teşviki gibi saçma sapan teşvikler vermeyeceksin..."
Transfer sözü baskı yapıyor Mumcu Meclis kapandıktan sonra grup kuracağını söyledi: "İsmini veremem ama görüştüğüm arkadaşlar var... Şu transfer haberlerinin yarattığı baskı birçok insanı engelliyor..."
Müteahhit lobisi tıkır tıkır
Partisini yeniden yapılandıran Anavatan Genel Başkanı Erkan Mumcu, Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ, SABAH Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan ile yazarlara konuk oldu.
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Türkiye'de yatırımların durdurulmadığını, lobi faaliyetleriyle ödeneklerin patlatıldığını söyledi. "Müteahhit lobisi tıkır tıkır işliyor" diyen Mumcu, bu yıl 5-6 yatırıma 6.5 milyar dolarlık ödenek harcandığını savundu. SABAH Gazetesi yöneticileri ve yazarlarıyla bir araya gelen Mumcu, yolsuzluk ve yoksulluk nedeniyle toplumsal patlama yaşanabileceğine de dikkat çekti. Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ, SABAH Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, yazarlar Erdal Şafak, Mehmet Barlas, Umur Talu, Yılmaz Özdil ve Ömer Lütfü Mete tarafından ağırlanan Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, sosyal güvenlik reformundan erken seçime, yatırımlardan eğitim politikasına Türkiye'nin güncel sorunları hakkında görüşlerini aktardı.
BAZI YATIRIMLAR SAÇMA Kamunun borçlanma sorunundan doğan ödeme krizleri karşısında acilen sosyal güvenlik reformu yapılması gerektiğini ifade eden Erkan Mumcu, birtakım yatırımların durdurulmasını önerdi. Mumcu şunları söyledi: "Bakın bakalım yatırım öncelikleri bakımından bazı yatırımlar ne anlama geliyor. Hiçbir anlama gelmiyor. Ayaş Tüneli, Karadeniz Otoyolu filan hiçbir anlama gelmiyor. Türkiye'nin tam da borçlanma gereğini, özellikle cari açık realitesi karşısında, daha aşağı çekmeye mecbur olduğu bir dönemde lobi faaliyetleriyle ödenekler patlatılıyor. Şimdi bunları yaptığın zaman, borçlanma gereğini aşağıya çektiğin zaman, bir kere sermayenin nereye yönlendirilebileceği konusunda artık bir strateji kurma noktasına gelirsin. O strateji de bu teşvik kanunu gibi saçma sapan ve ekonomiyi 3 yıl sonra yeni bir krizle, yeni bir bunalımla karşı karşıya getirecek bir şey olmaz. Bir kere yepyeni kavramlar var. Bir kere sen hangi alanlarda rekabet edebileceksin bunu bir tespit edeceksin. Neyi teşvik edeceğine dair bir karar vereceksin. Sektörel odaklanmadan bir adım sonrabu sektör için en avantajlı olduğun bölgeleri seçeceksin. Ondan sonra da orada böyle enerji teşviki, arazi teşviki gibi saçma teşvikler vermeyeceksin. Bunlar verimsizlik yaratır. Sübvansiyonla verimlilik mümkün değildir."
İKTİDAR TAMAHTAN GİDER Yolsuzlukla birlikte yoksulluğun bir sosyal patlama yaratacağını söyleyen Mumcu, dış politikaya ilişkin gelişmelerin milliyetçiliği patlatma marjının ise yüksek olmadığını söyledi. Hükümetin henüz kirli bir imajının olmadığını ifade eden Mumcu şu örneği verdi: "Sabah karnını doyuran adam öğlen acıkacağını hiç aklına getirmez. Ama onun öğlen acıkacağını, öğle yemeğinde iyi bir servisin sağlanması gerektiğini bilmek durumunda olanlar var. Bunu tecrübesiyle bilenler vardır. Ben görüyorum. Siz de görüyorsunuz. Bunları ben seslendirsem muhalefetin karalaması gibi okunur... Her ağacın kurdu özünden olur, ve tamah kötü bir hastalıktır öldürür. Bu iktidarın sonunu merak ediyorsanız size söyleyeyim bu iktidar tamahtan gider." Türkiye ekonomisinin yönlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Aavatan Genel Başkanı Mumcu, şu mesajları verdi:
FİNANS ADASI TÜRKİYE Mesela Türkiye 'Dericilik sektörünü istemiyorum' demelidir. Mesela 'Tekstil sektörünü istemiyorum' demelidir. Üstelik bütün kurulu kapasitesine rağmen... Kurulu kapasite bağımlılık yaratıyor. Kaynak transferinin geri teknolojilerine, kaynak transferine mahkum ediyor bizi. Desteklenecek sektörlerden biri turizm. Sonra ticaret, lojistik, finansman. Türkiye de çok kuvvetli finansman ekonomisi oluşturulabilir. Tüm bölge orta Asya Ortadoğu, Kuzey Afrika, Rusya'yı da içine alacak bir daire içerisinde Türkiye özendirilmiş bir finans rejimine, finans hukukuna sahip olarak, Türkiye'yi bir finansman adası haline getirmek mümkündür. Ticaretin çok özendirilmesi lazım. Bizim kadar ticaret yapmaya hazır bir ülke yok. En fazla tüketen pazarların taa kalbindeyiz. En uzağına uçuş mesafemiz 4 saat,karayoluyla mesafemiz 3 gün. Bu olağanüstü bir şey. Bir Singapur'un ne olduğunu gördüğünüzde, bir Dubai'nin ne olduğunu gördüğünüzde bunu çok daha rahat anlıyorsunuz. Katma değer yaratan sektörler tasarım odaklı sektörler.
AB PERSPEKTİFİNE DEVAM Bir siyasetçi olarak benim Avrupa Birliği perspektifinin öldüğünü söylemem Türkiye'nin mevzi kaybetmesine yol açar. Ben bunu söyleyemem. Ama 17 Aralık kararlarının ortaya koyduğu tablo şuydu. 'Biz Avrupa Birliği olarak Türkiye'yi içimize almaya hazır değiliz. İstemiyoruz hatta. Ama bunu söyleyemiyoruz. Bunu söyleyebilecek durumda da değiliz.' Tablo buydu. Durum, önümüzdeki 10 yılda Türkiye'nin nasıl bir gelişme kaydedeceğine bağlı. Önümüzdeki 10 yıl, 15 yıl içinde Türkiye biraz önce konuştuğumuz şeyleri yaparsa Avrupa Birliği Türkiye'nin üye olması için yalvaran pozisyonunda olur. Naz yapan da biz oluruz. Eğer biz bunu başaramazsak biz yalvarırız onlar naz yapıyor olur ve sonunda bizi imtiyazlı ortaklık dedikleri statüye mecbur ederler. Yoksa 25 üyenin, 27 üyenin referandumlarla üyeliğimizi kendi halkına onaylattıracağı bir süreç içinden Türkiye'nin Avrupa Anayasası çıkmazken, Türkiye'nin üyeliğinin çıkmasına ihtimal vermek biraz safça bir yaklaşım olur.
ERKEN SEÇİM OLASILIĞI Eğer hükümet önündeki sorunlardan kaçmak isterse bir erken seçim söz konusu olabilir. Bunun anlamı muhalefete kaçıştır bence. Sorunların büyüklüğü karşısında bir dönem muhalefete kaçıp, sorunları müstakbel iktidara devredip kestanenin ateşten alınma işini geleceklere bırakma. Erken seçim demek AK Parti'nin siyasi ömrünü kısaltmayı baştan kendi iradesiyle kendisinin kararlaştırması demektir. Çünkü bir seçim böyledir. Yani iktidarların bir seçimlik tahammülleri vardır. Ondan sonra olmaz. Dolayısıyla bir kısaltma anlamına gelir bu. Bunu isterler mi istemezler mi bilmiyorum.
HABER MERKEZİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|