| |
Anlamadığımı nasıl anladım
Bizim hükümetin ne kadar reformcu bir hükümet olduğunu inkâr edemem. Gözünün yaşına bakmadılar, paradan 6 sıfır attılar. Enflasyonu kulağından tutup, yere çaldılar, yeşil kuyruklu canavar kasabın önünde iki lokma ciğer bekleyen uyuz kediye döndü. Faizleri düşürdüler. Yıllardır bankalardan Hazine'nin döviz kasalarına döşenmiş " rant hortumu " delik deşik oldu. Ayşe teyzeler ne halt edeceklerini şaşırdılar. Kolayca cebini dolduran faizci, tefeci ise şu sıralar eşşekten düşmüş karpuza döndü, eldeki parayı nereye soksak diye kara kara düşünüyorlar. Bunlar elbette büyük reformlardır ama bizim hükümetin bir kabahati var, reformları o kadar sessiz sedasız yapıyor ki, millet hiçbir şey hissetmiyor. Hem bu kadar icat getireceksin hem de hiç fark edilmeyecek olacak iş değil. Nitekim hükümet bu yüzden, ikide bir tartışma konuları ortaya atıp, yok türbandı, yok üniversite özerkliği idi, yok vatan haini konferanstı türünden kavgalar peyda ediyor. "Gericilikten" değil, sadece kamuoyunun dikkatini çekmek için. Mahsus hadise çıkarıyorlar ki, milletimiz Ankara'da bir hükümetin olduğunu anlasın. Tartışma koptu mu, bizim 36 fraksiyona ayrılmış cumhuriyetçiler de hep birlikte ayağa fırlıyorlar:
Vay mürteciler vay! O zaman anlaşılıyor ki, Ankara'da sahiden bir hükümet varmış! Bizim cumhuriyetçilerin zaten İrlandalılar'dan farkı yok. İrlandalı'nın biri, sokakta kavga eden iki adam görmüş, seyredenlere sormuş: Bu kavga özel bir kavga mı, yoksa kamuya açık mı, diye. Ve cevabı beklemeden tanımadığı adamlara girişmiş pata küte. Bir İrlandalı'nın her zaman belli dozda kavgaya ihtiyacı vardır. Bizde de hiçbir kavga özel kalamaz. Mutlaka kamuya açıktır. Tıpkı, gazetecimafya babası özel muhaberatlarının bile özel kalabilemeyeceği gibi. Reformlar konusunda frenleri tutmayan hükümet, tuttu cart diye liseleri 4 yıla çıkardı. Bu kadar iyimser yaklaştığım halde, ben bu reformu anlayabilmiş değilim. Ben anlamasam da olur ama gazetecilerin her şeyi anlamaları gerektiğini düşünenler var. Yarın eleştiriler yağmaya başlar: Anlamıyorsan orada ne işin var hemşerim? Anla ki bize de anlatasın. İyi de zorla mı anlayacağız. Öğrenim niye 4 yıla çıkarılıyor? Gençler üniversite kapılarından nasıl olsa geri çevriliyor, bari biraz daha oyalansınlar diye mi? Veya, zaten üç yıl alçak sürünüyorlar, bir yıl daha sürünsünler anlamında mı? Niye bir yıl daha artıyor, lise öğrenimi? Böyle reform olmaz. Madem reform yapacaksın, çıkaracaksın liseleri 7 yıla. Gençler, bir kapıdan girip, 7 yıl sonra öbür kapıdan mezun olarak çıkacaklar... Hem de üniversite mezunu şeklinde. Böylece üniversitelere gerek kalmayacak. YÖK'e de bir fatiha okunacak, sen sağ ben selamet. Anlamıyoruz dedikse o kadar da değil. Bu kadar kavrayışlı gazete yazarı arasında " tutunabilmek " için en azından anlıyormuş gibi yapmak şart... Anlıyormuş gibi yapmak, Türk zihin sanatlarının en esaslı figürlerinden biridir. Özellikle iktidarın çıkardığı suyuna tirit tartışmalar ortalığı kasıp kavurduğunda böyle bir açmaza giriyor insan. Ben şimdi ne tavır alacağım diye kıvranmaya başlıyorsun. Türbanı mı tutayım, yasakları mı savunayım. Soykırımcılara mı girişeyim, yoksa Adalet Bakanı ile papaz mı olayım? Bu kadar İrlandalı'nın arasında insan şaşırıyor. Okuyucumuzun anlamayanlara birazcık hoşgörüsü olsa kolaydı. O zaman biz de sıkıştığımızda anlıyormuş gibi yapmak zorunda kalmazdık.
|