ABD'ye tam üyelik
Neden olmasın? Sorun sondaki o tek harfte mi? Prosedür mü uymuyor? Uyumlar uydu da, dönüp dolaşıp nereye geldik. AB'ye giderken soluğu yine ABD'de aldık. Çünkü, ordumuz açısından da, hükümetimiz bakımından da daha net muhatap. Lafı dolandırmıyor. Aşırı bir demokrasi, insan hakları beklentisi yok. Politikası çok aşırı değişimler göstermiyor. Kimi açısından (ılımlı) İslami kimliğe, kimi açısından da Atatürkçü ve silahlı kuvvetli çizgiye aynı derecede saygılı. Daha pragmatik. Öyle abartılı ilke, kriter, düstur gibi kaprisleri bulunmuyor. Biat eder, fazla sorun çıkarmazsan, gözünün üstündeki kaşa filan takılmıyor. AB gibi Almancası, Fransızcası, Felemenkçesi, İtalyancası, Lehçesi filan karmakarışık bir dili yok; tek muhatap tek dil. AB Ortadoğu'ya, kriz bölgelerine komşu olmaktan korkarken, onda ne korkusu, kendisi fiilen o bölgelere girip size komşu oluyor. Evet, saman altından su yürütüyor olabilir ama hiç olmazsa samanın çöpünü gözünüze sokmuyor.
Daha mühimi... Sizin yüzde 70'iniz AB'yi istediği halde karşı taraf sizi istemezken... Sizin yüzde 80'iniz ABD'ye karşı olduğu halde o sizi hâlâ arzuluyor. Size belki demokrasi, özgürlükler, haklar vesaire vaat etmiyor ama, piyasalarınızın fazla yamulmamasını, bölgenizde altınızın oyulmamasını, sürekli pohpohlanmayı, silahsız kalmamayı, IMF ile papaz olmamayı, zaten hep darbeli pozisyonda durmanız sayesinde yeni darbelere maruz kalmamayı, asker ve sivilin, ordu ile hükümetin en ideal uzlaşma hattını... "Alice'in harikalar diyarı"nı değilse de, çok daha gerçekçisini, "Disney'in büyülü dünyası"nı garanti etmeye çalışıyor. Yani, ta birinci büyük savaşın küllerinde Halide Edip'in gördüğü şey! Birleşemeyen ve için için didişen, didişmeye hazır ve nazır bir Avrupa yerine... Zaten birleşmiş, istediğini ayırmış, istediğini birleştirmiş bir Amerika. Olmaz mı şekerim!
Bakın, AB hayal kırıklıkları yavaş yavaş (belki hızlı hızlı) sökün ederken, birçok AB'cinin eskiden, birden, hemen ABD'ci de olmasının güzergâhı böyle bir şey. Silahlı Kuvvetler üstünden anti-AB'cilik yapan birçok milliyetçi, ulusalcının asla göremediği de böyle bir şey. Bizim çoğumuzun aslında kendimizden hiçbir şey anlayamadan, huzur, adalet, kardeşlik, insanlık, vicdan adına olgunlaşmayı tamamlayamadan, çok bilmişliklerle yeniden düşmanlık hatlarımızı takviye ederken geldiğimiz gün bugün: Bakın... Yine şehit üstüne şehit... Yine ölü terörist üstüne ölü terörist... Yine yetim çocuklar ve acılı analar üstüne yeni çocuklar ve analar ekleniyor. Bakın... Ankara'da bir şarkı, türkü kavgasının etnik savaş gibi patlamasının ardından misal Yalova'da bir alacak kavgası, küçük çapta etnik iç savaşa dönüşüyor, bir ölüye bin bir nefret karışıyor. Öfkeli "Türk halkı" Yalova'yı "Kürtlere mezar yapmak" için ayaklanıyor; Ermeni arıyor. Az gidiyor, uz gidiyor, dere tepe düz gidiyor, bir de bakıyoruz ki... Yine etnik nefret, yine dini kırılma, yine burnundan soluyan yoksulluk... Yine müttefikimiz, stratejik ortağımız, her şeyimiz ABD! Nasıl da burnumuz sürtüldü, nasıl da kendi içimize doğru büküldük yine.
Özür: Dünkü yazıda meramımı metindeki siyah - beyaz karakterlere göre anlatacak oldum; akı oka karıştırdık, arkadaşların da yardımıyla. O yüzden sizden, tabii Sayın Erdoğan ve Sayın Bush'tan da özür dilerim. Bunu söylemek de varmış hayatta!
|