Melek mi, şeytan mı?
Angela Merkel, Almanya'da Başbakan adayı oldu... Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin genel başkanı. Türkiye'nin AB üyeliğine "solak" bakıyor... Dolayısıyla, belki de torunlarımızın geleceği için bile "çok çok önemli" biri...
"Tabut kapağı" gibi uzun bir yazı olacağı için, lafı fazla esnetmeden başlayalım... Kimdir Angela Merkel?
Angela, "melek" demek... Ama "şeytani" zekâya sahip. "Erkek egemen" bir partide, erkeklerin en üstüne çıktı...
Tam adı, Angela Dorathea Merkel... Dorathea'yı kullanmıyor, Almanlar bile pek bilmiyor... 17 Temmuz 1954, Hamburg doğumlu.
"Papazı bulduk" desek, yanlış olmaz... Çünkü babası, protestan papazı... Annesi, öğretmen.
Katolik papazlar evlenemiyor. Protestan papazlara yasak yok... Baba Horst Kasner, anne Herlind ile evleniyor, Angela dünyaya geliyor... Ailece, o zamanki Batı Almanya'dan Doğu Alman ya topraklarındaki Quitzsow Kasabası'na taşınıyorlar. O tarihte henüz "duvar" yok. Angela 4 aylık...
Yıl, 1961... Rüzgâr dönüyor, "duvar" örülüyor. Kasner Ailesi, Doğu'da kalıyor...
Angela, Doğu Almanya'da okuyor... Leipzig Üniversitesi'nde "fizik diploması" alıyor. O zamanlar Sovyet rejimi gümbür gümbür... Sol eğilimli derneklere katılmayan gençlerin nefes alabilmesi imkânsız... "Babadan dinci" Angela, mecburen, Sosyalist Gençlik Derneği'ne katılıyor. 78'de mezun oluyor, Doğu Berlin Üniversitesi'nde asistan olarak çalışıyor. Uzmanlığı, Quantum fiziği... 86'da doktor oluyor.
Siyasete ilgisi o yıllarda başlıyor... 18 Mart 1990'da Doğu Almanya'da yapılan ilk hür seçimlerde Demaiziere Hükümeti'nde Hükümet Sözcüsü oluyor.
Duvar yıkılır yıkılmaz, Berlin'in öbür yakasına atlıyor... 1990 Ağustos'ta Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi'ne üye oluyor. 1990 Aralık'ta iki Almanya'nın birleşmesinden sonra yapılan ilk seçimde Rügen milletvekili seçiliyor.
Hıristiyan Demokratlar'ın "kara dev" lakaplı lideri Kohl'ün ilgisini çekiyor, ağabeylik görüyor. 91'de Genel Sekreter... 94'te Kadın Bakanı. 98'de Kohl'ün Yardımcısı. 2000'de Genel Başkan...
Siyaset yeter... Biraz da "kadın" Angela'ya bakalım...
77'de fizik profesörü Ulrich Merkel ile evlendi. Çocukları olmadı. 82'de boşandı. 98'de kimya profesörü Joachim Sauer ile evlendi. Hâlâ evli, çocukları yok.
Boşandığı halde, ilk eşinin soyadını kullanıyor. "Eski eşini daha çok seviyor" gibilerinden dedikodular var. Günahı boynuna... "Merkel soyadıyla tanındığım için değiştirmedim" diyor. Bir diğer sebep de şu: Yeni eşinin soyadı Sauer... "Ekşi" anlamına geliyor. Kadın zaten asık suratlı, bir de soyadı "ekşi" olursa...
Neyse... Mizahçıların en çok kafa yaptığı siyasetçilerden biri. Doğu'da büyüdüğü için, Batı'da "köylü" muamelesi görüyor. Angela, kılığıyla kıyafetiyle "köylü..." Ama bizim tabirle "şark kurnazı" aynı zamanda...
Magazin basını en çok saçına takıyor. Ya kendisi kesiyor, ya da sıradan kuaförlerde idare ediyor...
Koyu renk, battal giyiniyor. Eşi, janjanlı adam... Papyon falan takıyor... Angela'nın kıyafetleri, eşinin yanında sırıtıyor. Alman kadınını pek "sembolize" etmediği için eleştiriliyor. O da bu eleştirilerden sıkılmış olacak ki, son dönemde, Alman Basını'na "vay be" dedirten gece elbiseleri ile gidiyor balolara...
Makine gibi... Sabah 6'dan, gece 24'e çalışıyor...
Suskun bir insan. Ama konuşmaya başladığı zaman karşısındakini büyülüyor. "Yere bakan yürek yakan" cinsinden...
Şehir sevmiyor... Berlin'in dış semtinde oturuyor. Tatilde, çayır çimen yürüyor. Tek hobisi, eşine yemek yapmak... Alman klasiği "patates çorbası"yla parmakları yedirtir deniyor.
Klasik müzik seviyor. Her sonbaharda Bayreuther'de yapılan festivali asla kaçırmıyor. Bahçesinde çiçeklerini çapalarken dinleniyor. Bizimkiler gibi bahçıvan çalıştırmıyor...
Tek hayali var: Trans-Sibirya demiryoluyla Moskova'dan Wladiwostok'a kadar uzanan bir tren seyahati... "Çocukluğumdan beri düşlerim, bir gün mutlaka" diyor.
Hafif kilolu... Diyet yapmıyor. "Kadını sadece dış güzelliği çekici kılmaz... Çekici olmasaydım evde kalırdım... Ben iki kez evlendim" diyor.
Lüks sevmiyor. Özel hayatında modası geçmiş bir Opel'e biniyor. Parti maaşı olan 10 bin Euro'dan başka geliri, başka işi yok...
Gelelim zurnanın zırt dediği yere... "Türkleri seviyor mu?" Türkleri seviyor ama, Almanya'ya gelmeyenini...
Türklere sevgisine örnek olarak, örnek aldığı insan Kohl'ü gösteriyor: "Kohl de Türk göçünü sevmiyordu ama, gelini Türk..."
Özetle... Türkler'in Avrupa Birliği'ne girmesini istemeyen bir Alman o... Çünkü Almanya'da şu anda 6 milyon işsiz var. Tüketim frenlendi. Alman halkı kriz korkusundan para harcamıyor. Sağlık ve eğitim sistemleri çuvallamaya başladı... 70 milyonluk Türkiye'nin "ya Allah" deyip Almanya'ya dalması geceleri rüyalarına giriyor. Çünkü o, Alman halkının refahını yükseltmeye talip bir Başbakan adayı. Türkiye'nin değil...
|