Çiçek: Dolmuşa gelmem..
Cumhurbaşkanlığı seçimine daha iki yıl olmasına rağmen, kimin seçileceğine ilişkin tartışma bugünden başladı. Konunun alevlenmesine de AKP yönetiminden gelen, "İçimizden birini seçeceğiz" açıklaması neden oldu. Bu yıl veya gelecek yılın sonbaharına kadar, bir genel seçim olmadığı takdirde, Cumhurbaşkanı'nın kim olacağı konusunda AKP Meclis grubu karar verici olacak. AKP içinde ağırlıklı beklenti, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması... Bununla birlikte AKP içinde, "Erdoğan partinin başında kalmaya devam etsin" görüşünü savunan sayısı da az değil... Bu tezi savunanların dayandırdığı gerekçe ise geçmişte yaşanan iki örnek olaydan kaynaklanıyor: "Merhum Turgut Özal ve 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Köşk'e çıktığında bizzat kurdukları partileriyle araları açıldı. Her ikisi de en yakın arkadaşlarıyla tartışır duruma geldi..."
2012'ye kadar Erdoğan... Bundan dolayı, Erdoğan'ın bir dönem daha, yani 2012'ye kadar partinin başında kalmasını istiyorlar. Planları; bu dönem AKP'nin içinden birinin Çankaya'ya çıkması. Bu süre içinde, Erdoğan'ın da "gönlümden geçen" dediği, Türkiye'nin yönetim biçiminde değişime gidilerek, "Yarı Başkanlık Sistemi" ne geçişin sağlanması... Türkiye'nin ilk "Başkanı" olarak da Erdoğan'ın seçilmesi... Peki, "geçiş sürecinde" Çankaya'da kim olacak? Ağırlıklı konuşulan isimler şöyle sıralanıyor: TBMM Başkanı Bülent Arınç, Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan ... İsimleri çoğaltmak olası...
Çiçek ne diyor? Adaylar arasında ağırlıklı isim olarak gösterilen Çiçek, adının Çankaya tartışmasının göbeğinde anılmasından rahatsız. Öncelikle "Doğmamış çocuğa don biçmek gibi" konuyu bugünden tartışılmasına karşı. Kısa sürede gündem değiştirme özelliği olan Türkiye'de bugünden bu konuların konuşuluyor olmasına da sıcak bakmıyor. Çiçek, nedenini de geçmişte ANAP'ta yaşadığı bir olayla açıkladı: "Özal Çankaya'ya çıkarken ANAP'ta siyaset yapıyordum. Özal'ın 18 Türk Büyüğü listesinde ben de yer alıyordum. İlk günden listeyi ret ettim. Bugün, o listede olanlar arasında aktif siyaset yapan bir tek ben varım..." Çiçek, "AKP için de bugün aynı oyunun oynandığı" ileri sürdü ve ekledi: "O gün bu tartışma ANAP'ın içinin karışmasına neden olmuştu. Bugün de AKP'nin içini karıştırır. " Ve bir son söz; "Ben de öyle çabuk dolmuşa binip, dolduruşa gelecek değilim..."
Misyonerler olayı Çiçek, son dönemde sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve Kuran kurslarına ilişkin tartışmalardan da rahatsız. "Başı ağrıyan ilacını Türk Ceza Kanunu'nda bulmak istiyor" görüşünde. Kuran kursları tartışması devam ettiği bir dönemde Çiçek, şu noktaya dikkat çekti: "Din eğitimi ile ilgili kursları düzenlemekle yükümlü olan Diyanet İşleri Başkanlığı Yasası'na ilişkin yönetmeliklerin hala çıkarılamadı. Yönetmeliği olmadığı için de kurslarla ilgili düzenleme yapma yetkisine sahip değil." Çiçek'in üzerinde durduğu ise son dönemde Türkiye'de artış gösteren misyonerlik faaliyetleri. Bir yandan devletin zirvesinde her defasında ele alınıp, "Türkiye'nin güvenliği için tehlike oluşturmaya başladı" denildiği bir dönemde, kursların nasıl denetleneceğine ilişkin bir düzenlemenin yapılamadığını vurguladı. Ardından, 28 Şubat surecinin başlamasından hemen önce 19 Şubat 1997'de ANAP grubunda yaptığı bir konuşmayı anımsatıp devam etti: "Bugün de söylüyorum. Eğer siz şebeke suyunu getirmiyor, halkın mikrop saçan çeşmeden içmesini istiyorsanız, o zaman Hizbullah da Kara Ses de misyonerlik adı altında diğer zararlı akımlar da o çeşmeden akar..."
|