| |
|
|
Eğin dedikleri bir küçük şehir
Suç, suçlu, kapkaç, taciz, kavga, gürültü hak getire. Barış var, sevgi var, huzur var. Erzincan'ın en güneyindeki ilçesi Kemaliye'den (Eğin) bahsediyoruz. Fırat'ın iki kolundan biri olan Karasu, binlerce yıl boyunca kayaları aşındırmış. Büyük bir vadi oluşmuş. İşte burası Eğin. 1922'de, TBMM kararı ile, Atatürk'ün adından esinlenerek ilçenin adı "Kemaliye"ye çevrilmiş.
Tabela nüfusu "2.250." Kemaliye nüfusuna kayıtlı olanların sayısı ise "148 bin." İlçe sürekli göç vermiş. Zaten burada şarkılar, türküler, şiirler, hikayeler hep "gurbet üzerine, hasret üzerine."
"Eğin dedikleri bir küçük şehir, Ana ben cahilim çekemem kahır, Yediğim ağudur, içtiğim zehir, Tez gel ağam tez gel Eğinli misin, Sılaya dönmeye yeminli misin?"
Yazları nüfus artıyor. Büyük kentlerdeki Eğinliler tatile geliyorlar. Restore ettirdikleri eski evlerinde oturuyorlar. Eğin türküleri söyleyip, Eğin oyunları oynuyorlar. "Yeşil kurbağa" bu türkülerin çok bilinenlerinden.
"Yeşil kurbağalar öter göllerde, Kırıldı kanadım kaldım çöllerde, Anasız babasız gurbet ellerde, Ya ben ağlamayım kimler ağlasın?"
Malatya'ya 170, Elazığ'a 155, Erzincan'a 150 kilometre uzaklıkta. Eski "İpek Yolu" üzerinde. Dükkanların kapısında kilit yok. Ezan okununca, dükkan sahibi, oturduğu iskemleyi ters çevirip, kapının önüne koyuyor, camiye gidiyor. Bunun anlamı "biraz sonra döneceğim."
Emekli Albay Ahmet Kambur'la tanıştık. Doktor. İstanbul'da oturuyor. - Eğinli'yim... Yazları Eğin'e gelirim. Ahmet beyin Eğin'e gelişi, belediye hoparlöründen anons ediliyor: - Sayın Eğinliler ... Doktor Ahmet bey, isteyen herkesi bedava muayene etmek için Eğin'e gelmiştir... Duyduk, duymadık demeyin.
Eğin hakimi bir gün Ali Coşkun'a demiş ki: - 13 yıldır Eğin'deyim... Bir tek mahkumiyet kararı vermedim. Suç yok ki, suçlu olsun, mahkumiyet olsun. Cezaevi "kültür merkezine" çevrilmiş. Burada sohbetler yapılıyor. Eğin oyunları oynanıyor.
Folklorcu genç kızlar, önümüzde durdular: - Haydi, birlikte oynayacağız. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ali Coşkun, Eğinli. Maliye Bakanlığı Müsteşarı Hasan Basri Aktan da Eğinli. Onlar, kızları kırmadılar, folklor oynayanların aralarına katıldılar. Biz dedik ki "bilmiyoruz, beceremeyiz." Bakan ile müsteşar "öğrenmenin yaşı yok" diye kolumuzdan çektiler.
Oyun bitti, çaylar geldi. Ali Coşkun başladı kendi şiiri "Hasretim"i okumaya: Benim köyümde; Zengin tarım alanları, Portakal muz bahçeleri yok, Ama yokluk içinde, İnsanların gönlü tok.
|