| |
Nasıl bir milliyetçilik?
Bir dizi etkenin çakışması sonucu Türkiye'de milliyetçiliğin yükselişe geçtiği günümüzde, bu ideolojinin en önemli adresi, hatta tekeli MHP, dipten gelen ya da öyle olduğu izlenimi verilen bir dalgayla sarsılıyor. Bunda hiç kuşkusuz; en azından bir kesimi etkilediği görülen ilkel ve sorumsuz Kürt milliyetçiliği karşısında keskinleşen öfke, hatta kaygıların da önemli payı bulunuyor. Partileşme sürecini tamamlamaya çalışan Demokratik Toplum Hareketi (DTH), yani Leyla Zana ve arkadaşları açıkça ifade etmeseler de, dayandıkları tabandan "Ayrı devlet talebinden vazgeçmenin karşılığı olarak, Anayasa'da açıkça yer alacak 'İki uluslu cumhuriyet' koşulunun dayatılması gerektiği" çağrılarının yapılması, Türk milliyetçiliği kesiminde birçok dinamiği birden harekete geçirdi. Mersin ve Trabzon olayları da bu fay kırılmalarının yol açabileceği faciaları olanca dehşetiyle gözler önüne serdi.
Tarihi deklarasyon Herkesi yutacak "Tsunami"nin hızla enerji biriktirmeye başladığı o günlerde MHP lideri Bahçeli ufukta beliren dev dalgalara karşı set inşa etme görevinin kendisine düştüğünü gördü. 4 Mayıs'ta Türk milliyetçiliği tarihinde dönüm noktası olan bir "deklarasyon" yayınladı: * Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda, millet kavramı birleştirici oluşum kabul edilmiştir. Etnik köken, dil ve din gibi farklılıklara bakılmamıştır. * Türk milli kimliğinin oluşumunda en önemli unsur; büyük ve onurlu tarih ve ortak mukadderat bilincidir. * Türk milletinde kan bağı ve soy birliği değil, vatandaşlık bağı esastır. Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, Türk milletinin eşit ve onurlu bireyleridir. * Türk vatandaşlığı ve Türk milli kimliği, Türk milletini ortaklaşa oluşturan Türk vatandaşlarının etnik kökenlerini, din ve dillerini inkâr anlamına gelmez. " Ve Bahçeli, "Türk milliyetçiliği, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi Türk sayan bir zihniyeti temsil eder" diyerek MHP'yi karıştıracak bombanın pimini çekiverdi.
Siyasal milliyetçilik Çünkü etnik milliyetçiliği, yani kan ve ırk milliyetçiliğini reddediyor, MHP'nin kültürel ve siyasal milliyetçilik ilkesini benimsediğini ilan ediyordu. Ona bayrak açanlardan Ümit Özdağ'ın dediği gibi, Türkeş'ten "Türk birlikçi, düzen karşıtı, AB'ye karşı tavırlı, 'Ne mozaiği lan' ve 'Türk' çizgisinde devraldığı MHP'yi, AB'ci, statükocu, düzene eklemlenmiş, Türk Birliği'ne karşı, mozaikçi ve 'Türkiyeci' yapıyordu." MHP içinde ciddi bir grubun dünya görüşüne damgasını vuran ve son dönemde etkisi daha da artan Nihal Atsız'ın "Türkler için milliyetçilik önce kan meselesidir" radikalliğini reddediyordu. "İçtihat farkı"ndan da öte bir düzleme taşıyordu MHP'yi... Şimdi Atsız'cılar, "Ne mozaiği lan"cılar, kan bağı ve soy birliğinin reddini reddedenler, Bahçeli'nin Türk milliyetçiliğinin tüm fikri ve ideolojik kutsallarını imha ettiğini söyleyenler ve onun "Altında imzamız olan Ulusal Program'ın arkasındayız" diye ifade ettiği AB'ye "Onurlu üyelik" politikalarına karşı çıkanlar el ele MHP'yi hesaplaşmaya götürüyorlar. Türk milliyetçiliğinin akılcı ve çağdaş çizgiye gelmesi ve de "Her karışı, her bölgeden şehit insanların kanıyla sulanmış çiçek bahçesinde her renk ve kokuda çiçeklerin açmaya devam edebilmesi için" bu hesaplaşmayı Bahçeli kazanmalı. Kazanmak zorunda...
|