Merhaba...
Merhaba. Nasılsınız? Ben iyiyim. Bir hafta "ara"da ne oldu, müsaadenizle ve dilim döndüğünce anlatayım. Elbette ülkede, dünyada, toplu ve bireysel hayatlarınızda çok şey oldu da, anlatacağım şahsi bir şey.
Geçen hafta, adına artık ne dersek diyelim, "potansiyel... muhtemel" katilimle tanıştım. Sokakta, yolda, köşe başında, pusuda olanlardan değil; bilerek, bilmeyerek, umursayarak, umursamayarak, imkanlara rağmen yahut imkansızlıklar yüzünden, genetik veya sonradan edinme, her neyse, bedenimizde üslenenlerden. Sinsi sinsi kemirenlerden de denebilir... Ama daha ziyade, kemireceğini kemirmiş ve o son vuruş anını, nihai darbenin mukadder ama tetikleyici bir tesadüf saniyesini bekleyenlerden. Doktoru, hastaneyi, cihazı; uzun zamandır sadece yakınlarının zorunlu, hayati durumlarından ötürü gören ben, hiç takmadığım kendi bedenimin gerçeğiyle tanıştım açıkçası. Bu yüzden "şahsi."
Bahsettiğim "tesadüf" saniyesi, bildik adıyla "ölüm" de olabilirmiş. Katilim, yıllardır sayemde yahut hayatım marifetiyle mamul zeminde tüm hazırlıklarını tamamlamış. Bir sinir anını, bir aşırı yorgunluk saatini, bir heyecan ya da üzüntü tetiklemesini, belki de huzurlu sanılan bir uyku teslimiyetini beklemeye koyulmuş. Tıbben söylenenlerin, kafamdaki imgeleri bunlar. Gerçekten "tesadüf" bu ya, "ölüm"den önce, o randevuya, kendi başıma olsam asla önemsemeyeceğim bir ağrı geldi. "Tesadüf" bu kez hayatta kalmanın koşullarını oluşturdu. Yanımdakilere diyecek oldum. "Hastane" diye ısrar ettiler. Bu kez direnecek oldum. "Tesadüf" bu ya, danışmak için aradıkları doktor arkadaşımızın gecenin o vakti zaten hastanede olması gerekiyormuş. "Bir görün"e öyle ikna oldum.
İki gün sonrası, uzatmayayım, uzanmışken, damarlardaki anjiyo harekatının başımın üstündeki ekrana yansıttığı katilimin görüntüsü. İncelmiş, pamuk ipliği bir damar. Onca yılın, onca sigaranın tabii, onca üzüntü, heyecan vesairenin üstüne bindiği ve tükettiği bir zavallı iplik. Dış görüntü, afra tafra, şıklık, varlık, ciddiyet, statü, roller... her neyse artık hayatta önemsediğiniz, önemsemediğiniz... Bir yerde hepsi hikaye tabii. O iplik, bir gün, bir an, hayatla son bağınız. Sizin asıl kaderiniz! Tesadüfen biraz daha bağlanmak da, aksi bir tesadüfün ipi çekmesiyle saniyede kopmak da mümkün. Bunu, ömrünüz boyu hayatınızdan kopan sevdiklerinizle idrak etmeniz yahut kendi bedeninizdeki hesaplaşmaya kadar hiç düşünmemeniz de mümkün. "Ölümü unutarak yaşayan canlılar" dünyasında, "ölüme bir adım"dan döndüklerinde, olgunlaşıp sevgi, şefkat, huzur, vicdan dolacaklarını düşündüğüm nice kişide başıma geldiği gibi, daha vahşileştiklerini görmek de mümkün. İnsanın birden kendi hayatına, kendi bedenine düşmesi, "hastalıklı bir sağlıklılık" peşinde kendini kutsaması da... Ölüm, hayat, insan üstüne düşüncelerini, duygularını, paylaşımlarını, başkalarına dair kaygı ve özenini olgunlaştırması da mümkün. En yakınınızdan başlayarak bir başka türlü sarılıp sevmesi ve mücadele etmesi de. İzleyenler bilir, zaten meyilli olduğum mevzulardı bunlar; artık tam yandınız!
Şimdi o pamuk ipliği rahatladı. Balonlandı, stentlendi, yamandı, hayatlandı. Kaçınılmaz randevu o cephede ertelendi. Hiç değişmeyeceğim güzergah zaten belli de, elbet değişecekler de var. Sigarayla helalleştik bile. İzninizle, şu bir haftalık süreçte teşekkür borçlu olduklarımın hepsi adına, en çok bir kişiye tüm (onarılmış) kalbimle teşekkür edeyim: Sağol, sevgili arkadaşım Doktor Elif Akün.
|