|
|
Cümleten merhaba
Gazetecilerin yeni TCK'ya karşı bağır çağır yaptığını gören eş dost soruyor: "Nedir sizi rahatsız eden?"
Sokağa çıkalım... Siyasetçi, sanatçı, sporcu, işadamı ya da hiçbir etiket taşımayan sıradan vatandaşı rastgele durdurarak, soralım: "Gazeteciler hapse girsin mi?" Kibar olanlar, "Girsin" der... Nezaketi önemsemeyenler ise, "beter olsunlar" cevabını yapıştırır.
Yeni TCK işte budur...
Eskiden "dördüncü" kuvvettik... Yasama. Yürütme. Yargı. Basın... Son 20 yıllık "faal" çalışma sonrasında "ikinci" sıraya yükseldik. Yürütme... Ama yasama faaliyetini yürütme manasında değil... Kamu çıkarı adı altında, kamu kaynaklarının yürütülmesine aracılık ettik... Aramızda kendi patronunu soyanlar bile var...
Şimdi sıkı durun... Ulusal ve yerel gazetelerde, dergilerde, internet sitelerinde toplam 6 bin 675 "köşe yazarı" akıl fikir döktürüyor. Çok lazımmış gibi bir de ben eklendim, 6 bin 676... Türkiye'de her 9 bin kişiye 1 köşe yazarı düşüyor.
Peki nedir bu mesleği bu kadar cazip yapan? İstediğine istediğin gibi hakaret edebilme özgürlüğü...
İşte size, bu yıl sahnelenen tiyatro oyunundan acı bir diyalog... Kadın, karşısındakine yüklenir: "Sen ne kadar karaktersiz birisin..." Yüzüne tükürülen kişi, başını eğerek cevap verir: "Ben köşe yazarıyım..." Geldiğimiz nokta maalesef budur...
Yeni TCK'da gazetecilik mesleğine karşı "abartılı ceza" var... Bu kesin. Ama bu cezayı hak etmediğimizi söylemek de "abartı" olur... İçimizdeki çürük elmaları temizlemedik. Gardiyan marifetiyle temizleyecekler...
Özetle... "1 Haziran'da gazetecilik bitecek" lafı yalandır... Asıl 1 Haziran'dan sonra gazetecilik başlayacak. Belgesi bilgisi olan yazacak. Olmayan, defolup gidecek...
|