| |
Ferahlatıcı...
Gelişmiş, çağdaş bir ülkede ekonominin patronu kimdir? Tabii ki halk... Peki, bizde kim? Hala devlet... Gelişmiş çağdaş bir ülkede "ekonomik paylaşım" nerede gerçekleşir? Tabii ki piyasada... Bizde nerede gerçekleşiyor? Maalesef siyasette... Ekonomik bölüşüm siyaset üzerinden sağlandığı vakit, üreten ürettiğinin karşılığını alamıyor. Siyaseten işbilir olan hak etmediğine el uzatıyor... Zenginiyle, fakiriyle devlet siyaseten soyulunca "kamu maliyesi" de çöküyor....
Tüm reform sürecine rağmen karşımızda vergi almayan ama hala siyasi nedenlerle rant dağıtan bir devlet örgütlenmesi var... Düşünün ki, oy veren herkesin vergi mükellefi olarak izlenmesi gerekir... Çünkü devlet halkın vergileriyle yaşar... Demokrasinin özünde de verilen vergilerin nasıl harcandığının denetimi yatmakta... Ama bizde gerçek vergi verenlerin sayısı dört milyonu geçmiyor... Vergi almayan ama para dağıtan bir siyasal mekanizma kamu maliyesini her zaman iflas ettiriyor... İflas edilince de IMF'ye çağrı mektubu çıkarılıyor...
Bizi IMF'ye muhtaç eden sanki siyasal sistem ve zengini ve fakiriyle devleti talan etmeye yönelik babadan kalma zihniyet değilmiş gibi önce IMF'ye muhtaç oluyoruz, sonra da gene IMF'ye kızıyoruz... Halbuki, IMF denetimi en azından toparlanmaya çare oluyor...
Hafta sonunda imzalanan üç yıllık standby anlaşması bu kez, sadece toparlanmaya değil, kamu maliyesinde köklü yapısal reformların yapılanmasına da vesile olacak... AK Parti bundan önce IMF ile ilişkilerinde en çok yapısal reformlara direndi... Yapması gereken köklü reformları siyaset nedeniyle arkaya attı... Anlaşılan şimdi artık bunu erteleme imkanı kalmıyor... Stand-by metni okununca resim olduğu gibi ortaya çıkıyor... Herkesten vergi alan, geliri ve gideri denk, sağlıklı bir devlet bütçesi hedefleniyor... Devletten geçinmeye son verecek bu yeni anlaşma zorluklarını da beraberinde taşıyor...
Devletten geçinme dönemi bitiyor ise bunca yıldır tek becerisi siyasi cambazlıklarla geçinmek olan yığınlar ne yapacak? Gizli işsizler geçim kapısını kaybettikçe, bu gelişmeler sosyal ortamı nasıl etkileyecek? Ekonomik denge arayan ama sosyal sağlık gözetmeyen IMF Antlaşması nasıl daha özenli bir sosyal boyuta kavuşacak? Türkiye ekonomisi düzeldikçe kalabalıkları zora düşen garip bir ülke... Kimse piyasada rekabet ederek geçinmek istemeyince, çözüm imkansızlaşıyor... Şimdi yumurta kapıya gelmiş bulunmakta...
IMF ile imzalanan antlaşma, ekonomik açıdan güvenli ortamın doğması bakımından çok önemli... Ayrıca bu antlaşma AB ekonomik kriterlerini tutturmayı da hedefliyor... Ekonominin uygulamasında evrensel standartlar olmadığı vakit Türkiye çok daha çabuk istikrarsız bir hale düşüyor... Ekonominin durumu iyi olunca, buraları sarsalama hevesleri kursaklarda kalmakta... 17 Aralık'tan sonra patinaj yapan hükümet, stand-by antlaşması ile ekonominin genel gidişatını güvence altına aldı. Ekonominin temelindeki soruna neşter atma sözü verdi... Böylece, sistemin çarpılmış omurgası düzelecek, insanlar ilk başta biraz zorlansa da sonunda rahata erecek. Bunlar ferahlatıcı gelişmeler...
IMF Antlaşması sosyal dönüşüm açısından da önemli bir adım olarak kabul edilmeli... Vakit geçirmeden AB'nin Sosyal Uyum Reformları'nı başlatmak, beceri sahibi olmayan yığınları yarınlara hazırlayacak ve AB istikametinde iş sahibi yapacak bir büyük atılım programını da stand-by ile devreye sokmak mecburiyeti var... Eğer bu gelecek üç yıl da, bir önceki üç yılın performansına ulaşırsa, Türkiye'nin devletten geçinme dönemi kesinkes bitiyor... Bu, siyasetten geçinme yerine piyasada üreterek rekabet etme anlayışının nihai zaferi sayılacak... Hükümet, önemli başarılara imza atabilecek bir imkanı sağladığı bu sırada, çelişkili tutumlarla kendi kendini ayağından vurmaz ise yarın daha iyi bir Türkiye'ye uyanabiliriz.
|