| |
44774 - 98
Buyurun, huzurlarınızda bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) haftası daha... Konu yine devletin ve toplumsal huzurun temel taşlarından biriyle ilgili. AİHM, Öcalan dosyasından sonra 1998'de 44774 başvuru numarası ile kayıtlarına geçen Leyla Şahin'in ünlü "türban" davasında son sözü söyleyecek. 18 Mayıs'ta. Yine ortalığı birbirine katacak tartışmalara "bilgi notu" olması için davayı hatırlatalım: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Şahin, türbanı yüzünden derslere ve sınavlara alınmadığı gerekçesiyle AİHM'ye başvurdu ve şu iddiaları sıraladı: "Bu uygulama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin düşünce, vicdan ve dini inanç özgürlüğü yle ilgili 9, ayrımcılığın yasaklanması yla ilgili 14, özel ve aile yaşamına saygı yla ilgili 8, ifade özgürlüğü yle ilgili 10'uncu maddeleri ve ek 1 no'lu protokolün eğitim hakkı yla ilgili 2'nci maddesinin açık ihlali anlamını taşıyor." Dava 19 Kasım 2002'de AİHM'nin 7 yargıçlı (aralarında Rıza Türmen de vardı) alt mahkemesinde görüldü. "Gereği düşünüldü" denildikten sonra karar tutanaklara şöyle geçti: "AİHM bu yasağın, düzenin ve diğerlerinin (türbansızlar) hak ve özgürlüklerinin korunması açısından meşru olduğu görüşündedir. AİHM yasağın birbirini tamamlayan ve güçlendiren iki ilkeye dayandığını hatırlatır: Laiklik ve eşitlik." "Demokratik bir toplumda bu tür kısıtlamalar gereklidir" denilerek son nokta konulan karar, Şahin'in itirazıyla 17 yargıçlı Büyük Daire'ye gitti.
Fransa'da içtihat sayıldı Ancak karar sonrası çok önemli gelişmeler oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, ulusal anayasanın AB Anayasası'na uyumu için 25 Ekim 2004'te Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Bu değişiklikler yapılmadan AB Anayasası'nın -şu sıralar herkeste yürek çarpıntılarına yol açan- referanduma götürülmesi imkansızdı. Mahkeme "uyum" için karara bağlanması gereken konuları belirledi. Bunların arasında -Fransa'da okullarda dini simgeleri yasaklayan yasayla iyice güncelleşen- AİHM'nin Şahin kararı da vardı. Çünkü Türkiye'de bazı çevrelerin AK Parti'nin AB sevdasının gizli nedeni gösterdikleri AB Anayasası'nın 70'inci maddesi, herkese "Bireysel olarak ya da topluca, gerek dışa vurumla, gerekse ibadetle dinsel inançlarını gösterme" hakkını tanıyordu. Peki, bu madde Fransız Anayasası'ndaki "Laiklik, eşitlik ve ayrımcılığın önlenmesi" ilkeleriyle nasıl bağdaşacaktı? Fransız Anayasa Mahkemesi, AİHM'nin Şahin davasını içtihat kabul ederek şu sonuca vardı: "AİHM bu kararıyla devletlere ibadet özgürlüğü ile laikliği bağdaştırmaları için yeterli manevra alanı açtı." Anlamı: "AİHM'nin Şahin kararı sonrası, Avrupa'da her devletin kendi koşullarının gerektirdiği önlemleri alması, AB Anayasası'nın dinsel özgürlükler maddesine ters düşmez. Aksine; kamu yararı için o hakların kısıtlanmasının meşru zeminini sağlar." Sadece Türkiye değil, tüm Avrupa için işte böylesine önem taşıyan ve laikliğin uygulamadaki yorumuna olağanüstü katkılarda bulunacak olan Leyla Şahin davasında bu hafta Büyük Daire herhalde o tarihi kararı teyit edecek. Bakalım; Öcalan kararındaki "Hükümet değil, devlet sorunu" yaklaşımının bu konuda da tekrarlanması cesareti gösterilecek mi? Konuya sağduyuyla ama daha önemlisi hukukun üstünlüğü ilkesine saygıyla yaklaşılırsa, AİHM kararının türbanı tümüyle gündemden çıkarması gerekir. Göreceğiz...
|