|
İrlanda sorununu dünyaya anlattı
|
|
'Ağlatan Oyun' ve 'Vampirle Görüşme' filmleriyle adından söz ettiren İrlandalı yönetmen Neil Jordan, 'Biz göçebe ruhlarız. Fantastik hikayeleri de severiz" diyor.
Neil Jordan'ı birkaç kez festivallerde görmüş ama hiç konuşmamıştım. Geçen yıl Cannes'da bir lokantada eşimle birlikte yemek yerken, yanına gidip konuştum. İstanbul festivaline davet edip mail adresini aldım. Gerçi o adres yanlış çıktı ama sonunda ona ulaşıldı. Ve Jordan, son dakika kararıyla İstanbul'a geldi ve kapanış gecesinde bir Özel Başarı Ödülü aldı. Bizlere de bu ilginç ve yaratıcı yönetmenle konuşmak düştü. 1950 İrlanda doğumlu sanatçı, Dublin Üniversitesi'nde İrlanda tarihi okudu. Başarılı bir hikaye yazarı oldu. 1981'de John Boorman'ın "Excalibur" filminde senaryo asistanlığı yaparak sinemaya adım attı. Ertesi yıl, Bunuel etkileri taşıyan ilk filmi "Angel-Melek"le eleştirmenleri şaşırttı. Sonra "Kurtlar Sofrası" yla erotizm yüklü bir fantastik öykü, "Mona Lisa" yla çağdaş Londra'nın en aşağı kesimlerinde geçen acıklı bir çağdaş masal anlattı. Ardından "High Spirits", "Biz Melek Değiliz", "Mucize", en iyi filmleri sayılan "Crying Game- Ağlatan Oyun" ve Hollywood'da çektiği "Vampirle Konuşma" geldi. "Michael Collins" onun İrlanda tarihine dönüş yaptığı, ödüllere boğulan bir politik sinema zirvesi oldu. Sonra "Kasap Çocuk", "The End of the Affair- Zor Tercih", 2000'li yıllarda ise daha az sayıda ve daha küçük birkaç film. "İrlandalı bir yönetmen olmak ne anlam taşıyor? Politik sorunları deşme yükümlülüğü taşıyor musunuz?" diye soruyorum... "İlk filmim 'Melek'ten başlayarak İrlanda sorunu üzerine bir üçleme yaptım, 'Ağlatan Oyun' ve 'Michael Collins'in de eklenmesiyle.. Gençliğim bu sorunun ağırlığıyla geçti. O zamanlar işler çok zordu. Şimdi daha iyi. Her zaman İrlanda kimliğini haykırmak zorunda değiliz. Ama ne olursa olsun, İrlandalıyız ve öyle kalacağız." Jordan, bir dönemde politik kökenli bir şiddetin hayatlarına egemen olduğunu hatırlatıyor. Patlayan bombalar, sönen hayatlar, çok genç yaşta teröre kapılan çocuklar.. Ama artık bunların önemli ölçüde geçmişte kaldığını ve İrlanda kimliğinin şiddetle kanıtlanamayacağının anlaşıldığını belirtiyor. Darısı diğer kimlik arayıcılarının başına!
HEDEF AMERİKA Politik filmlerle zaman zaman yaptığı fantastik türdeki filmlerin bağlantısını bulmaya çalışıyorum: "Biz İrlandalılar fantastiği severiz. 'Dracula'nın yazarı Bram Stokar'ın İrlandalı olduğunu unutmayın. O soğuk gecelerde hep ürkünç masallar anlatılır veya hayal edilir. Ama ben, bu türdeki ilk filmim olan 'Kurtlar Sofrası'nda klasik anlamda bir fantastik yapmadım. Kimileri bunun Freud'çu bir görüşle yeniden anlatılmış bir 'Kırmızı Şapkalı Kız' hikayesi" olduğunu söyledi. Ama bana göre bu film, gerçeklerle rüyaların karışımından başka bir şey değil." Jordan, İrlandalı bir sinemacı için tek bir seçim olduğunu söylüyor: Dışarı gitmek. Önce elbette İngiltere'ye. Ama sonra mümkünse Amerika'ya. "Hollywood sizi çekti mi?" Bunu özellikle soruyorum çünkü orada çektiği filmler, "Vampirle Görüşme" dışında pek başarılı olmadı. Şöyle diyor: "Doğru, bizler göçebe ruhlu insanlarız. Ama aslında her şey anlatmak istediğiniz hikayeye bağlı. Eğer büyük bütçe isteyen büyük bir hikaye anlatacaksam, Hollywood'dan başka çarem yok. Elbette öyle bir film daha zor çünkü büyük bir sorumluluk."
STARLAR VE FETİŞ AKTÖRÜ Kadrosunda Tom Cruise, Brad Pitt ve Anthony Banderas'ın rol aldığı "Vampirle Görüşme"nin nasıl geçtiğini, starlarla çalışmanın zor olup olmadığını soruyorum: "Hepsi son derece profesyonel insanlar. Hiçbir sorun olmadı. Tüm sorun, starlara güven vermek, onların kişiliğine saygı duyduğunuzu göstermektir. Sonrası kolayca gelir." Jordan tam 8 filminde aktör Stephen Rea ile çalışmış: "Bu neredeyse bir rekor!" Gülümsüyor: "Ben ondan memnunum, o da benden. Konu elverdikçe, birlikte olmamak için bir neden yok." En sevdiği filmlerinin "Mona Lisa", "Michael Collins" ve de yeni bitirdiği son filmi "Pluto'da Kahvaltı" olduğunu söylüyor. "Michael Collins"le Venedik'te Altın Aslan, "Ağlayan Oyun"la ise senaryo dalında Oscar almış. Benim favori Jordan filmim de bu. Özellikle İrlanda sorunu üzerine o imkansız aşk hikayesini hatırlıyorum: Aşık olduğu kadının aslında bir erkek olduğunu öğrenen adam ve bu sürprizi seyirciye gösteren o cüretkar tek plan. Öylesine cüretkar ki filmin bizde oynadığı kanalda her ekrana geldiğinde, o plan kesilmiş oluyor! Bu arada yıllar önce bu filmin Çin'de hangi adla gösterildiğini söylüyor: "Sevgilimin Bir Penisi Var!" Bu açıksözlü tanıtım karşısında, kahkahalara boğuluyoruz!
|