Ayvalık Ve Midilli Arasında
Giritli Yunanlar ile Giritli Türkler kaçıncı kuşak olursa olsun, aynı derecede mert ve gururlu. Hoşlandıkları müzik ve yemek türleri bile değişmemiş
Geçen hafta Yunanistan'- daki Paskalya tatilinden yararlanarak; 50. yaş günümü Midilli Adası'yla Ayvalık arasında kutladım. Midilli'den kalkan tekneler tıka basa Yunan vatandaşlarıyla dolu... Kimi otosuyla kimi motosikletiyle kimi de araçsız, Ayvalık'a geçiyor. Oradan ya aşağıya doğru yani İzmir ve civarına ya da Bandırma'- dan kalkan feribotlarla İstanbul'a geçiyorlar... Ayvalık'ta pasaport gümrük işleri oldukça kolaylaşmış. Ancak bir gümrük memuru var ki; adamı pes ettiriyor... Aynı teknede bir de Kıbrıs Rum vatandaşı vardı. Motosikletiyle İstanbul'a gidecek. Gümrük memuru Hasan Bey elinden gelen kolaylığı gösteriyor. Ama sıra Türk pasaportu taşıyan bana gelince bin bir dereden su getiriyor... Yurtdışında "mukim" olduğumu gösteren ve Yunan makamlarının verdiği resmi belgeyi kabul etmiyor. Yurtdışında "mukim" olduğumu gösteren Türk nüfus kimliğimi ve sarı basın kartımı hiç kabul etmiyor...
GÜMRÜKTE ANLAŞMAZLIK Nitekim yıllar yılı Türkiye'ye girer çıkarken başıma hiç gelmedik bu "anlaşmazlık" tatlıya bağlanıyor. Ama Hasan Bey bu kez "motosikletimle Türkiye'de ancak ve ancak 174 gün kalabileceğimi" söylüyor... "Yahu" diyorum "Ben topu topu 4 gün kalacağım". "Yok" diyor Hasan Bey, elindeki matbu belgeyi göstererek "Bak... Burada yazıyor... Sen bu motosikletle Türkiye'de 174 günden fazla kalamazsın..!" Nitekim "Peki" deyip itaat ediyorum ve dostane pasaport polisleriyle turistlerin şaşkın bakışları arasında Ayvalık'a girmeye hak kazanıyorum! Paskalya tatilinin son gününde bu kez Ayvalık'tan Midilli'ye kalkan teknede Mehmet Ali Kaptan ile sohbet ediyoruz. Aslen Giritli'ymiş kendisi. Babaları büyük göçle Girit'ten Ayvalık'a gelmiş. Ayvalık'ta ve İzmir'de Girit Türklerinin kurdukları derneklerden; Girit yemeklerinden, müzik ve danslarından vazgeçemediklerini anlatıyor. Kaptanın hikayeleri aynen, Anadolu'dan Yunanistan'a göç etmiş Rumların hikayelerine benziyor. Bir türlü vazgeçilmeyen adetler, örf ve gelenekler... Aynı teknede bir Giritli daha var... Onun da anası babası Kanada'ya göç etmiş. Ama Giritliliklerini aynı Kaptan'ın ailesi gibi korumuşlar... Girit şivesiyle konuşurlarken Giritli Yunanlarla Giritli Türklerin, kaçıncı kuşak ve dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar hala aynı biçimde "mert" ve "gururlu" kalmayı başardıklarına; aynı yemek ve müzik türlerinden hoşlandıklarına bizzat tanık oldum... Ayvalık'tan yola çıkan teknemiz yaklaşık bir buçuk saat sonra Midilli'ye yaklaşırken bir asır önce büyük göç (halk mübadelesi) nedeniyle karşılıklı olarak bu denizi istemeye istemeye aşmak zorunda kalan yüz binlerce Türk'ün ve Anadolu Rum'unun başına gelenleri, içlerinden geçenleri hissetmeye çalıştım... Yunanistan'a göç etmek zorunda kalan Rumlarla; Türkiye'ye göç etmek zorunda kalan nice Giritli, Selanikli, Yanyalı, Serezli Türklerin çocukları ve torunları, hala eski geleneklerini koruyor; dedelerinin, babalarının doğup büyüdükleri yerleri merak ediyor... Her iki ülkedeki kimi aşırı milliyetçiler, bu göçmen çocuklarının insani duygularını istismar ederek ve "Bizi yine işgal etmeye geliyorlar" türünde saçma sapan fikirleri ortaya atarak suları bulandırmaya çalışıyor.
BUNLARIN HABER DEĞERİ YOK! 1999'daki korkunç depremlerden sonra kırılan tabular, Ege'nin her iki yakasında yaşayanların tekrar birbirlerini tanımasına, ortak yanlarını keşfetmelerine ve bundan büyük memnunluk duymalarına yol açıyor. Basın dünyası maalesef gerginlik dönemlerini ön plana çıkardığından ve halklar arasındaki bu yakın ilişkilerde "haber yanı" bulamadığından, gitgide pekişen Türk-Yunan halk temaslarını yeterince işlemiyor.
|