| |
Spor ve siyaset
Klasik sözdür... Hiçbir mazeret, başarının yerini tutamaz... Fenerbahçe'nin İkinci Başkanı Nihat Özdemir'le dün konuşuyorduk... "İyi oynadık" dedikten sonra... "Ama" diye devam etti: - Gol atamadık... Yenildik. Özdemir "maçtan sonraki saatlerini" anlattı: - Soyunma odasına gittik. Herkesin başı önündeydi. Daum'la konuştuk. Üzgündü. Ama bir şey garibime gitti... Cep telefonum hiç çalmıyordu. Nihat Özdemir: - Eğer galip gelseydik, adım kadar eminim, telefonum durmak bilmezdi... Bu iş başarıdan anlıyor... Sporda da, ticarette de.
Siyasetin duayenlerinden İsmet Sezgin "fanatik Fenerbahçeli." O da aynen Nihat Özdemir gibi "takım aslında iyi oynadı" diye söze başladı: - Fakat iyi oynamak yetmiyor... Gol atacaksın... Bu iş başarıdan anlar... Sporda da, siyasette de. İsmet Sezgin'le, yarın büyük kongresini yapacak olan DYP'nin "kuruluş günlerini" konuştuk. "İsmet abi" anılarını anlattı: - İsmi lazım değil, birisi vardı... Emekli olduktan sonra onu iyi bir işe yerleştirmiştim... İhtilal oldu... Bize yasak geldi... Parti kurulacağı zaman onu aradım... Gel, kurucu arıyoruz, bize lazımsın dedim... Ne cevap verdi, biliyor musun? - Ne dedi? - Gelemeyeceğini söyledi... Oysa, daha önce, hep bizim hizmetimizde ve emrimizde olduğunu söylerdi.
İsmet Sezgin: - Bu iş başarıdan anlıyor... Başarılı isen, herkes peşinde... İnsanlar, etrafında pervane... Mağlup olunca, herkes dağılıyor. İsmet abi "partiyi zor kurduk" dedi. Zorluk "kurucu bulamamaktan." Ama parti derlenip, toparlanınca... "İktidar yolu" görününce... Herkes kapıya dayanmış: - Hazırım... Emrinizdeyim.
ANAP kurucularından "Galatasaraylı" Mustafa Taşar'ın anlattıkları da, İsmet abiden farksız: - En büyük Hagi... Başka büyük yok. Ama adım kadar eminim, eğer Fenerbahçe kazansaydı, herkes diyecekti ki... En büyük Daum, başka büyük yok... 1983'te de böyle oldu. Mustafa Taşar: - ANAP'ı kurduk, fakat gelen yok, giden yok... Üye kaydedeceğiz, adam yok... Partinin lambalarını sabaha kadar açık bırakıyorduk. - Neden? - Işıkları gören, içeride bir canlılık olduğunu sansın diye... Oysa, elektriğe ödeyecek para da yoktu.
Taşar "o günleri" anlatmaya devam etti: İsmi lazım değil, birisine dedik ki, gel seni milletvekili aday listesine, ikinci sıraya koyalım... Kızdı, kabul etmedi. - Sonra? - Ama seçimde ANAP birinci gelince. Listenin yedinci sırasındaki aday bile seçilince. Durum değişti. Ve ikinci sırayı beğenmeyen adam bir gün, çıktı geldi. - Ne dedi? - En büyük ANAP, başka büyük yok dedi. Bizden, bürokraside post istedi. Mustafa Taşar: - Futbol golden anlıyor, siyaset oydan... Maç mı yapıyorsun, attığın gol kadar konuşacaksın... Siyaset mi yapıyorsun?.. Aldığın oy kadar konuşacaksın.
"Şimdiki iktidar" için de durum öyle değil mi? Tayyip bey için, 3 Kasım 2002'den önce "kimler, neler söylüyorlardı?" Ama AKP "maçı alınca..." "Kimler, nasıl değişiverdi?" Yarın Tayyip bey "siyaset maçında kaybedecek olsa..." Acaba "kimler, neler diyecekler?" Nihat Özdemir "her şey başarıya endeksli" derken haklı: - Başarmaya mecbursun... Yoksa adamın telefonu bile çalmıyor.
|