|
|
|
|
Bir iç hesaplaşma!
Sayın okurlarım siz bu satırları okurken, ben çok uzaklarda olacağım. Berlin'de dünyanın en pahalı otomobillerinden birisini test edip, özüme döneceğim. Tüm bu şişmanlık durumu başlamadan önceki halime döneceğim birkaç günlüğüne. Bir pistte gazlayıp kurtlarımı dökeceğim... Geçen salı günü için hazırladığım, hatta tenis bile oynadığım Aysun Kayacı söyleşisi için uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yaptım ve büyük bir alışveriş merkezinde dolaştım. Çünkü kocaman yemek katlarıyla büyük alışveriş merkezleri, rejimler için ciddi bir tehlike arz ediyorlar. Burada karşılaştığım şey beni çok şaşırttı; hiç tanımadığım insanlar yanıma gelip medeni cesaretim için beni kutladılar. Kimileri de ne yaptığımı sordu. Ama yaklaşımları çok etkiledi beni: "Rahşan Hanım nasılsınız?" diyorlardı diyaloğa başlamak için... Bu çok ilginç bir duygu. Şişman olup, şişman olmak üzerine yazılar yazan, aklına gelen her türlü çılgınlığı fotoğrafa döken biri olarak çok ciddiye alındığımı hissettim. Bu köşe ilk olarak, "Şişmanım, kendimi böyle seviyorum, size ne?" köşesi idi. Üstelik kendi çapında gayet geniş bir sadık hayran kitlesi oluşturmuştu. Ne zaman ki, 'zayıflama vahyi' indi, işte o zaman işler çığırından çıktı... Her şey güzeldi, hoştu ama sanırım ilk yola çıkış amacım beklemediğim kadar kısa bir zaman ve boyutta gerçekleşti. Bilmiyorum farkında mısınız ama şişman insanların sesi haline geldim. Zaten asıl hoşuma giden de bu... Çünkü tüm gazetelerde çarşaf çarşaf 'gaydırıguppak' rejimleri yayımlanırken, benim gazetemde zayıflamaya çalışan bir şişman, tüm yaşadıklarını okurları ile paylaşıyor. Yaptığım şeylerden çok emin görünsem de, inanın ben de kişisel arızalarımla karşılaşıyorum. Ve elimden geldiği kadar bunların üzerine gitmeye çalışıyorum. Tüm komik şeyler bir tarafa, aslında ne kadar zor şişman olarak hayatı sürdürmeye çalışmak... Etrafımızdaki herkes nedense arkadaşlarının, sevgililerinin, iş arkadaşlarının çok güzel görünen insanlar olmasını istiyor. Ben de ne kadar kendimden emin görünsem de bu 'ırkçı' yaklaşımla karşı karşıya kalıyorum. Sanırım da bu köşe sayesinde hayattan hıncımı alıyorum. İçimde kalmış, bastırılmış ve alt benliğime sıkıştırılmış dertlerim ile yüzleşip, bunlara gülüp geçmeyi öğreniyorum. Ama hiç kolay olmuyor. Elimde bunca imkan varken bile kolay gerçekleşmiyor... Her şeyden öte işler öyle güzel bir noktaya geldi ki, artık vücudumdan hiç utanmıyorum. Daha önce utandığım zamanlar olurdu, fotoğraf çektirirken bile rahatsız olurdum. Kıyafetlerim koyu renk ve kapalı yaka idi. Yani kendinizi saklamak için ne yaparsanız, ben de aynı şeyleri otomatik hareketler ile yapıyordum... Ama artık kendimle gerçekten barışmayı öğrendim. Çünkü yaşam beni öyle güzel bir yere getirdi ki, insanlar beni böyle kabullendi. Ne vardı beni bundan 10 yıl önce kabullenselerdi... Her şey farklı olurdu...
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|