|
|
|
|
|
|
'3 kilo kaybetmişsiniz başınız sağolsun' diyecek zannettim...
Reha Muhtar'ın 'Ateş Hattı'na konuk oldum ama konu mankeninden farkım kalmadı. "Haydi yavrum göster amcalara kilolarını" yaklaşımının yanı sıra Muhtar'ın bir ara bana dönüp; "3 kilo kaybetmişsiniz, başınız sağolsun" diyeceğini bile zannettim....
Geçen hafta 'Ateş Hattı'nın konukları arasındaydım. Ama sanırım daha çok konu mankeni oldum; "Haydi yavrum göster amcalara kilolarını" tarzında bir yaklaşıma kurban gittim. Ama yine de Emre Aköz, Mehmet Barlas, Nebil Özgentürk ve Reha Muhtar'ın gülmekten öldüren espri ve diyaloglarına tanık olmak çok güzeldi... Reha Muhtar kilo verme operasyonumla gerçekten çok yakından ilgileniyordu. Geçen hafta beni gazetenin neresinde görürse görsün "Öğlen mantı mı yedin, rejim boyunca kaç kilo aldın?" gibi saygı ve sevgi çerçevesindeki görüşleri beni daha da motive etmişti rejim yapmaya...
EN İLGİNÇ KONUŞMAMIZ... Ama aramızdaki en ilginç diyalog... Muhtar: N'apıyosun sen rejim için? Ben: Diyetisyenimin verdiği listeyi uyguluyorum, spor yapıyorum... Muhtar: Akşamları dışarı çıkıyor musun peki? Ben: Kozyatağında oturuyorum, Taksim biraz uzak kalıyor... Muhtar: Kozyatağı'nda gidilecek bir yer yok mu? Ben: Rock barlara gitmeyi seviyorum ben. Muhtar: Oo... Sen bu hayat tarzı ile zayıflayamazsın! Ben: Nasıl yani? Muhtar: Kaç bira içiyosun bara gidince? Ben: Çabuk sarhoş oluyorum, o yüzden çok içemiyorum. Muhtar: Yok yok sen beş tane birayı içiyorsundur bir defa... Ben: Ya vallaha içmiyorum... ...diye devam eden alışıldık Reha Muhtar sohbeti kıvamında idi. Bir anda mekan kararmıştı... Karşılıklı iki koltukta oturuyorduk. Onun arkasında, 'bilmem ne kanalı ana haber bülteni' yazıyordu. Ben sorularına laf yetiştirmeye çalışıyordum. Ama tüm konukları gibi ağlayacak duruma gelmiştim. Az daha "Evet sayın Muhtar gerçekten Amerika'daki obezliğin ve Kenya'daki açlık sorununun nedeni benim" diyecektim... Neyse... 'Ateş Hattı' sabahına geldiğimizde; bana gelebilecek sorulara karşı aklımda cevaplarımı hazırlıyordum. Hani ben; ocak ayından beri şişman olma gerçeği ile ilgili yazıları ilk ağızdan yazıyorum ya, işte burada da bu tarz şeyler tartışacağız zannediyordum... Şişman insanların yaşadığı aşk, yaşam ve psikolojik sorunları yansıtacağımızı ve ülkemizin en özel yazarlarının gözünden bu duruma ilginç bir bakış açısı getireceğimizi sanıyordum... Bir de diyetisyen bayan davetliydi; ama belli ki biz konuştuktan sonra o da boy boylayıp, soy soylayacaktı...
DİYETİSYENDEN BRİFİNG Maci restoranda bir araya geldiğimizde çok heyecanlandım. Bu dört dev kalemin yanında oturmak, onları dinlemek bile yeterince heyecan vericiydi. Sohbet başladığında sayın Muhtar doğrudan benim zayıflama detaylarımla ilgilenmeye başladı. Bu doğaldı, kaderin bir oyunu olarak tüm Türkiye'nin gözü önünde zayıflamaya çalışıyordum... Anlattım... Ardından "Acı var mı acı?" sorularını bekliyordum. Yani "Ne sıkıntılar yaşıyor şişman insanlar, daha çok hangi bölgelerde yaşarlar, sürüler halinde mi gezerler, uçak koltukları onlar için yeterince büyük mü?" tarzı bir yaklaşım beklerken gerçekten konu mankeni oluvermiştim... Ateş Hattı da hafif kilolu bu yazarlarımızın zayıflama konusunda, diyetisyen hanımdan aldığı brifinge dönüşmüştü...
IRKÇILIKTAN FARKI NE? Bir ara Emre Aköz'ün Montignac meselesinin üzerine gittiler, diyalog böyle sürdü gitti... Sıkılmıştım. 'Bir dakika' diyerek, onları susturdum ve şu soruyu sordum: "Sizin hiç obez sevgiliniz oldu mu?" Bir tek Mehmet Barlas konuya sıcak yaklaştı; "Tüm şişman sevgililerim (tabii ki bekarken ve yıllarrr önce) çok neşeli insanlardı" dedi. Bunun dışında kimsenin şişman sevgilisi olmamış!.. Yani bir nevi ırkçı gibiler...
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|