Kendimle barış görüşmeleri...
Evet, itiraf ediyorum; kurşun kalemle yazıyorum. Niye mi? Aceleye getirmeden tadını çıkara çıkara işi yapmak istiyorum. Yazma eylemiyle doya doya sevişmek istiyorum. Benim, her gün yazan bahtsızlar gibi acelem yok, arkamdan kimse kovalamıyor. Yazı yazarken kullandığım kalemi, daktiloyu, bilgisayarı, zihnimin müziğini çalabileceğim enstrümanlar olarak düşünüyorum. Yaşamımı keyifli bir yolculuğa dönüştürmekten, zihnimin müziğini ilk ve son haliyle incelemekten çok zevk alıyorum. Koşullar nasıl olursa olsun yaptığım işin tadını çıkarmam gerek. Niye mi? Yaşama küsmemek için... Kendimle barışık yaşayabilmek için. İşini severek, eğlenerek yapan insanların dünyayla da kendileriyle de barış içinde yaşayacaklarına sonsuz inancım var. Kendileriyle barışık insanların, başkalarını da daha derin bir sevgiyle sevdiklerini biliyorum. Kendimizle barışık yaşadıkça, dünü bugüne, bugünü yarına daha kolay bağlar, başkalarına da daha içten "Seni seviyorum..." diyebiliriz. Üstat Eric Fromm'a göre, bu, "Sende bütün insanlığı, bir anlamda canlı olan her şeyi ve yine sende kendimi seviyorum" demektir. Kendinizle barışık mısınız efendim? Sizle aranız nasıl? Kendinize mektup yazıyor musunuz? Arada bir çiçek gönderiyor musunuz kendinize? Çiçek geliyor, üstünde bir kart; "Seni çok seviyorum, yanaklarından öperim. İmza, Ben." Yalnızsanız, yalnız olmayı seçtiyseniz siz ve siz, o adada ne yapıyorsunuz? Siz, size başkaldırıyor mu? Siz, size muhalefet ediyor musunuz? Evet, çok güzel, edin çekinmeyin. Muhalefet etmek, karşı ses çıkarmak, sorular sormak yaşam belirtisidir. Her sabah aynada yüzleriyle karşı karşıya kaldıklarında, doğrularınla ve yanlışlarınla, günahlarınla ve sevaplarınla "Merhaba sana" diyenler daha mutlu oluyor. "Kendimle ilişkimi kesmeyeceğim, hiçbir zaman kendime yabancılaşmayacağım" diyenler yaşama meydan okudukları için daha sağlıklı, başarılı oluyor. Bu işsizlikte, yoksullukta bile korkmadan kendilerine soru soranlar daha kolay çıkış yolları buluyorlar. "Kendimi aydınlanmış, berrak kafalı, çağın tanığı, izleyen, sorular soran, merak eden bir insan haline getirmem gerek; bunu başkalarına olan saygımdan, yaşama olan saygımdan yapıyorum... Bu saygı kendimi daha çok sevmemi sağlıyor" diyenler, kendileriyle oturdukları barış görüşmelerinden, arabulucuya filan gerek kalmadan, büyük bir barışa imza atarak kalkıyor. "Kendimden başlayarak her şeyi yeniden sorgulayıp, farklı bir düzen arayışı için kendime meydan okuyorum", diyenler daha barışık oluyor kendileriyle. Barışın, uyumun yolu, dünün tadını bugüne, bugünün acılarını ve keyfini yarına aktaran bir iç hesaplaşmadan, içindeki müziğe kulak vermekten geçiyor. Bugünden başlayın kendinizle barış görüşmelerine. Kayıtlarında tarihe, sizin özel tarihinize geçmesi gerek. Barış görüşmelerinizin günlüğünü tutun. Kurşun kalemle başlayın, oradan içinizin müziğini duyabileceğiniz başka bir enstrümanla temize çekersiniz. Siz sizinle tartışıp, görüşüp, barışıp kendinize elinizi uzattığınızda bir de bakacaksınız ki binlerce insan sıkıyor elinizi. Kendileriyle barışanlar, bütün dünyayla el sıkışıp, dost arkadaş, kardeş olma zaferini kazanır. İyi günler, iyi haftalar, iyi hayatlar...
|