Enflasyonist bekleyişleri ölçmek
Merkez Bankası Para Kurulu kendi belirlediği faizleri 0,5 puan düşürdü. Yaptığı açıklamada enflasyonun Mart ayı verilerine göre çarpıcı bir biçimde düştüğünün altını çizerek, ileriye dönük olası gelişmelerin enflasyon üzerinde risk oluşturmadığı noktasından hareketle, bu indirime karar verdiğini belirtti. Merkez Bankası maliyetlere, üretime, talebe ve verimliliğe ilişkin verilere dayanarak yaptığı değerlendirmelere göre, 2005 yılı için konulan % 8 oranındaki enflasyon hedefinde bir sapma olmayacağına işaret ediyor . Bunun şartı ise yapısal reformlarda yavaşlama olmaması ve büyük bir dışsal şoka maruz kalınmaması. Aksi takdirde "risk oluşur" diye de ikaz ediyor. Faizi belirlemede ve piyasalara sinyal yollamada en önemli konu, ileriki dönemlerde enflasyon ve bunu etkileyen faktörlerdeki olası gelişmeleri doğru tahmin edebilmek . Yanlış tahminler kredibilite sorunu yaratır. Bekleyişleri yönlendirme de sıkıntılar çıkarır. Merkez Bankası'nın elde ettiği verilere dayanarak yaptığı ve faizin 0,50 puan düşürülmesine yönelik analiz, mevcut koşulların durumunu yansıtıyor. Kendi değerlendirmelerinin dışında, özel sektörün enflasyon bekleyişine ilişkin yaptığı anketteki bulguları da dikkate aldığı kuşkusuz. Ancak enflasyonist bekleyişleri daha süratli, piyasa bazlı ve hatta günlük ölçen sistemler var . Bunlar halen Türkiye'de oluşturulamadı. Dolayısıyla bu olanaktan Merkez Bankası yararlanamıyor. Bunların birisi de, İsrail başta olmak üzere, ABD, İngiltere ve Avrupa merkez bankaları tarafından uygulanıyor. Enflasyonist bekleyişleri ölçmek için "enflasyona endeksli devlet tahvillerinden" yararlanıyorlar. Sistemin fikir babası ünlü iktisatçı Milton Friedman . 1991 yılında, o tarihte İsrail Merkez Bankası Başkanı olan Michael Bruno'ya bir mektup yazıyor. Sistemi anlatıyor. Uygulama başlıyor. Sonuçlar anlamlı çıkınca birçok merkez bankası bu tekniği halen kullanıyor.
Nasıl ölçülüyor?
Sistem şu: Hazine, uzun vadeli enflasyona endeksli tahvil çıkarıyor. Bu tahvillerin yanında enflasyona endeksli olmayanlar da piyasada işlem görüyor. Piyasa bunları fiyatlıyor. Enflasyona endekslenmiş olanların fiyatlarındaki değişimler beklenen enflasyon ile ilgili. Diğerleri ise faize hassas. İşte bu ilişkiler tahvillerin fiyatlarına yansıyor. İki ayrı nitelikteki tahvillerin fiyatları arasındaki fark ileriye dönük enflasyonist gelişmeler konusunda piyasaların fikrini yansıtıyor. Günlük olarak da ölçülebiliyor. Hazine Müsteşarlığı, enflasyona endeksli tahvil uygulamasını 1997 veya 1998 yıllarında kısıtlı bir biçimde yaptı. O zaman bu konuyu biraz da ben zorlamıştım. Nedenler farklıydı. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde çıkarılan devlet tahvilleri, fiyat artışlarında oynaklıkların fazla olduğu zamanlarda ya alıcısına ya da tahvili çıkarana ek maliyet yüklüyordu. Yükün kime ve nasıl dağıtılacağının bilinmemesinin yarattığı belirsizlik, risk faktörünü, dolayısıyla da faizini arttırıyordu. Enflasyona endeksli tahvillerin belirtilen riski azaltarak, reel faizlerin az da olsa düşebileceği noktasından hareket edilmişti. Ancak, Hazine bir iki ihraçtan sonra "maliyet fazla oluyor" gerekçesi ile sistemden vazgeçti. Şimdi ise düşük bir enflasyon ortamı var. Merkez Bankası'nın beklenen enflasyonu gerçekçi ve çağdaş bir biçimde ölçme yollarından birisi de bu sistem. Ayrıca, tahvillerin fiyatlamasını piyasa yapacağı için Merkez Bankası üzerindeki baskılar azalacak.
|