|
|
Bir evden taşınırken arkanızda ne bırakırsınız?
Bana bir kedi bırakıldı. Evin kapısında dünyanın en güzel beyaz yumağı karşıladı beni. Sonra anladım ki aslında ev sahibi o ben ise misafirim
Taşındığınız zaman geride ne bırakırsınız? Birkaç kırık dökük mobilya? İşe yaramaz banyo malzemeleri? Belki de yeni gelen kiracının hayır duasını alma adına perdeleri? Peki hiç kedisini bırakana rastladınız mı? Bana bir kedi bırakıldı. Yeni evime gittiğimde kapıda beni dünyanın en güzel beyaz yumağı karşıladı. Önce bahçenin, hatta mahallenin kedisi zannettim. Sonra anladım ki ev aslında onun, ben ise misafirim. İlk başlarda biraz tutuktu. Mesafeli, ciddi. Birkaç gün geçtikten sonra aradaki buzlar erimeye başladı. Evin kurallarını öğretmeye girişti sabırla bana. "Önce" dedi "Bak ben yemeğimi bahçenin şu kısmında yerim. Akşam saatlerinde... Ayrıca söyle o köpeklerine bana yaklaşmasınlar, kızarım ona göre...." İki ay denedik. Eve geldiğimde paspasın üstünde bulduğum bu 1,5-2 yaşındaki beyaz yumağı bahçenin bana gösterilen yerinde beslemeye başladım. Öyle özen gösterdim ki evdeki iki küçük çirkin köpek hafif çapta kıskançlık gösterilerine başladılar. "Şişşt" dedim, "O buranın eski sahibi, hiç homurdanmayın". O sıralarda ikinci Panter Emel olarak kabul ettiğim annem işe el koydu. Kedinin sahibini aradı ve dedi ki "Bu küçüğü gelip buradan alın çünkü bahçede iki köpek var. Başına bir şey gelebilir. Ayrıca sokakta yaşamaya alışmamış ki bu hayvan, soğuk havalar geliyor." Kedi sahibi "Tamam" dedi. Deyiş o deyiş. Bir daha haber alamadık.
***
"Ne yaparız, ne ederiz" diye düşünürken beyaz yumak üst katlara tırmanmaya başladı. Öyle alçak bir yer değil tırmandığı. Hayli yüksek. Her gece yeni bir kedi kurtarma seansı yaşıyorduk ki bir veteriner arkadaşım uyardı. "İlginizi çekmek için yapıyor, sevgi ve şefkat istiyor olabilir." Haklıymış. Çatıya çıkmasın diye bir süre onunla dışarıda kalmaya başladım. Gerçekten de sadece sevgi istiyormuş, hala da istiyor. Yere oturuyorsunuz, hemen sürünmeye başlıyor. Benim gibi kedi sevmesini bilmeyen bir köpeksevere bile kendini okşatıyor. Hem de her tarafını. "Biraz çenemin altına lütfen" gözleri kapalı başını kaldırıyor, "Mümkünse kulaklarımın arkası eveet, işte böyle." Sonra müthiş bir mırıldanma başlıyor, nasıl hırıldıyor nasıl mutlu, anlatamam. Dün bu ilişkiye son noktasını koydu. Evdeki iki küçük canavarın varlığına aldırmadan kendisini açık kapıdan salona attı. Tamamen isyan bayrağını çekti yani. Haklı tabii, orası onun evi. Kapı dışarı edilmeden önce yüzüme baktı uzun uzun hani şöyle der gibiydi "Bak anlaşalım sen beni içeriye al yeter. Seninle de anlaşıyoruz zaten. Köpeklere bile katlanırım yeter ki evime girebileyim. Bir de kediniz olur fena mı?" Gözyaşlarımı tutamadım. Olmuyor işte. İki küçük köpek, bir kedi olmuyor evin içinde. Ne köpekler alışkın ne de kedi. Bakmayın siz kedinin öyle konuştuğuna. Çok çaresizim çok. Yemek vermesem bir daha gelmeyeceğini biliyorum. Gidecek başka bir ev arayacak kendisine. Ama yapamıyorum. Nasıl yaparım ev onun evi. Sadece kırık dökük bir mobilya gibi yeni kiracısına bırakıldı. Suçu nedir ki? Küçük beyaz yumağıma bir ev arıyorum yani. Kendisini sevenlerin önünde halının üstünde sırtüstü dönüp cilve yapacağı bir ev. Minnacık patilerini bana yaptığı gibi birilerinin yüzüne, omzuna, dizine koysun istiyorum. Yardım eder misiniz?
|