|
|
|
|
|
Kışkırtma var
|
|
Ecevit son günlerde meydana gelen olaylarla ilgili olarak "1980 öncesi gibi ortalığı karıştırmak isteyenler var" dedi.
Bülent Ecevit, derin devleti konuştuğu Balçiçek Pamir'e Türkiye'nin şu anki en önemli sorunlarından birinin "provokasyonlar" olduğunu söyledi. Ecevit, "bir şeyleri karıştırmak isteyenler var" dedi.
80 öncesinde olduğu gibi Ecevit son günlerdeki olaylar ile 1980 öncesi arasında benzerlik kurarak şöyle konuştu: "Ortalıkta birtakım provokasyonlar var. 80 öncesinde olduğu gibi bir şeyleri karıştırmak isteyen çevreler var."
Ciddi tehlike görmüyorum Bu çabalara karşın Ecevit, "Ama ben bunu ciddi bir tehlike olarak görmüyorum. Asıl tehlike dış politika konusundadır" diye konuştu.
80 öncesi gibi ortalığı karıştırmak istiyorlar
Ortalıkta birtakım provokasyonlar olduğunu belirten Ecevit, "Ancak asıl tehlike burada değil, dış politikada" dedi.
Bülent Ecevit ile derin devlet konuşmaya devam ediyoruz. 1980 öncesi için "benim için düğmeye basılmış olabilir" dediniz. Ya sonrası? Ecevit gülümsüyor.
* Yakın zamandan bahsediyorum diye bastırıyorum. Yani üçlü koalisyon iyi gidiyordu sonra siz birdenbire rahatsızlandınız. -İyiydim aslında sonradan daha kötü oldum.
* Evet ben de ondan bahsediyorum. Hakkınızda birçok dedikodu dolaşıyordu o dönem. Örneğin niye Başkent Hastanesi'ni seçtiniz? -Her şey sırtımda bir ağrıyla başladı. Karşı kaldırımda Başkent Hastanesi vardı biz de oraya gittik. Sonra ben kötü oldum, Rahşan da rahatsızlandı. Sonra evimize çıktık.
* Madem ikinizin de sağlık durumu kötüleşti niye eve çıktınız? -Artık katlanamaz olmuştuk. Hastanenin önünde gazeteci arkadaşlar stres, baskı bir taraftan sağlık durumu...
* O dönemde sizin hakkınızda birçok söylenti sızıyordu, hiç yıkanmadığınız, sadece kuru pastayla beslendiğiniz vs... -(Ecevit gülümsüyor) Hepsini yalanladım biliyorsunuz. Bir sürü dedikodu vardı, nereden çıktığını bilmediğim.
* Başkent Hastanesi'ndeki tedavinizden memnun kalmadınız mı? -............... Eve gittiğimde bile bana doktor gönderdiler.
RAHŞAN DA ÇOK HASTALANDI * Daha açık sorayım, size o dönemde bir suikast mı düzenlendi? "Başbakan Bülent Ecevit'i zehirlediler" gibi dedikodular dolaşıyordu ortalıkta. -Bu soruyu hiçbir zaman bana soran olmadı, ben de yanıtlamadım zaten.
* Zamanı gelmedi mi peki? -Bakın, elimde kanıtım yok.
* Peki ya düşünceleriniz, hisleriniz? Yani sizi zehirlediklerine, öldürmek istediklerine gerçekten de inanıyor musunuz? -Başbakan olan bir kimsenin elinde kanıtı olmadan bu iddialarda bulunması mümkün değildir.
* Şüphelerinizi açıklayamaz mısınız yani? -...................... Uzunca bir sessizlik oluyor. Bülent Ecevit yine gülümsüyor ve bana dönüp "İşte belki de o yüzden, beyanat vermemek yalanlamamak demektir" diyor. Belki yüzümdeki hayal kırıklığı bir cümle daha söylemesine sebep oluyor. "Sayın Pamir, elimde ne yazık ki kanıtım yok!" Sonra çayından bir yudum daha alıyor. "GATA'ya gittik. Rahşan için iyi bir bakımla kurtulur dediler. İnanın çok sevindim. Gerçekten de kurtuldu, ben de iyileştim. Hiçbir sağlık sorunumuz kalmadı artık." Biri bir şey söylemek istemediğinde kısa cümleler kurar ve gözünüzün içine bakar. Hani bir meydan okuma havası, "Bu konu bitti başkasına geç" mesajı. Bülent Ecevit ile de aynısı oldu. Aklımda biraz önce söylediği "Kanıtım yok" cümlesi, başka bir şey düşünemiyordum, kısacası allak bullak olmuştum. Birsüre konuşamadım. Ecevit sessizce çayını içti, pastasından bir yudum aldı ve galiba toparlanmamı bekledi. Neden sonra "Devam edelim mi?" diye sordu. Sessizce başımı salladım. Aklıma birdenbire niye jakoben sorusu geldi bilmiyorum. Belki ortamı biraz yumuşatmak için... Ama Bülent Bey üzerinde ters etki yaptı, iyi mi?
JAKOBEN TARTIŞMASI SAÇMA * Süleyman Demirel Yavuz Donat ile röportajında ben jakobendim, Tayyip Erdoğan da jakoben açıklamasını yaptı. Siz ne düşünüyorsunuz? -Bilemiyorum açıkcası beni hiç ilgilendirmiyor. İyi ki benim için kullanmadı o kelimeyi. Sohbet havası içinde Demirel aklına gelen her şeyi söylemiş. Ciddi bir şey değil nitekim. Zaten o açıklamalarından sonra gazeteciler sıkıştırdığı halde yeni bir şey söylememiş. Orada da yeni bir şeyler söylememiş aslında. Türkiye'nin çok daha önemli sorunları var.
* En önemli sorun nedir sizce? -Tabii ki ortalıkta birtakım provokasyonlar var. 80 öncesinde olduğu gibi bir şeyleri karıştırmak isteyen çevreler var. Ama ben bunu ciddi bir tehlike olarak görmüyorum. Asıl tehlike dış politika konusundadır. Hükümetin İncirlik konusuna sağlıklı bir çözüm getirmesi gerekir. Doğru olan böyle önemli sorunların müzakere edilmesidir. Devletlerarası ilişkilerde bu durum böyle olur. Ama bugüne bakıyoruz, İncirlik'le ilgili hiçbir müzakere yok. Ortada Amerika'nın istekleri var, Türkiye'nin tereddütleri var. Örneğin Türkiye'de bir Kürt devleti kurulma yolunda çok ciddi somut adımlar atılıyor. Ve bu olayda Amerika'nın sorumluluğu çok büyük. Amerika göz göre göre onları destekliyor.
AMERİKA TEZKEREYİ AFFETMEDİ * Amerika'dan bahsetmişken, başka bir komplo teorisi daha var. Deniyor ki, Ecevit hükümeti tezkereyi meclisten geçiremeyecekti bu yüzden erken seçime gidildi ve üçlü koalisyon için bu yüzden düğmeye basıldı. Doğru olabilir mi? -Olabilir. Ben olsaydım geçmezdi ama yine de geçmedi. Hesap doğru çıkmadı yani. AKP onaylamadı ama Amerika AKP'yi tezkere yüzünden asla affetmedi. Hâlâ da affetmedi. Tabii çok büyük haksızlık ediyorlar. Demokrasi diyorlar işte demokrasi. Ama bu sefer de beğenmiyorlar.
* Niye affetmediler. Yani "Tezkereyi geçiririz" sözü mü verilmişti sizce? -Başbakan ve arkadaşları var güçleriyle tezkerenin geçmesi için çalıştılar. Bu istek zaten ortada. Hiç kimse ret kararını beklemiyordu, başbakanın kendisi bile. Amerika iktidarı bunu kendisine yapılan bir yanlış olarak algıladı ve bunu affetmedi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|