Şam'ın şekeri!
Geçen hafta başında Şam'dan ayrılırken yanımıza aldığımız hediyelik baklava kutuları içindeki tatlılar, bizim bildiklerimizden çok farklıydı. Küçük lokmalar halinde "dizayn" edilmişlerdi ve hepsinin içine "şamfıstıkları" özenle yerleştirilmişti. Ancak asıl farklılık tadındaydı: Daha az yağlı ve daha az şekerliydiler. Dolayısıyla daha hafiftiler. Üstelik biraz da "kuru"ydular. Çok ağır bir tatlı gibi gelmediğinden, hazmı da daha kolay görünüyor ve o nispette daha çok tüketiliyordu Şam baklavası. Biraz şoven bir yaklaşımla dilimize yerleşmiş o deyimde olduğu gibi; "Şam'ın şekeri" bizim şekerlerden farklıydı işte. Bir lokmada şekere doymuşluk hissi vermiyordu öyle.
Suriye'nin zor bir zamanında Şam'a gittik. Şam'ın tadı yoktu pek. Bir yanda ABD baskısı, öte yanda bölgedeki ülkelerle açılan mesafeler. Bölgede giderek "yalnız"laşan bir ülke gibi görünüyordu Suriye. Böyle bir ortamda, bir zamanlar hiç de "sıcak" ilişkiler içinde olmadığı kuzey komşusu Türkiye ile yakınlaşmaya yaşamsal önemler atfediyordu. Babasının yerine liderlik koltuğuna geçen genç Beşar Esad'ın, kendi yönetiminde gerçekleştirmek için attığı en önemli adım buydu belki de. Bir zamanların "uzak komşu"su Suriye, Türkiye'ye yaklaşıyordu günden güne. Yani iktidara sırf "babasının oğlu" olduğu için gelen Beşar Esad; iktidarda "babasının oğlu" gibi davranmıyordu. Yalnızca dış ilişkilerde mi?
Aslında oğul Esad'ın değiştirmek istediği bütünüyle Suriye'nin ta kendisiydi. Bu değişimi gerçekleştirebilmek için yeterli "bilgi" altyapısına da sahipti aslında: Bu devirde dünyaya açılmanın yegane "anahtar"ı olan bilgisayar ve de "internet" üzerinde pekiştirmişti eğitimini. Nitekim; babasının koltuğuna oturur oturmaz ilk işi, ülkede "internet" ağını, -sınırlı ve kontrollü de olsa- kurmak olmuştu. Yetmemiş yine beş yıl önce yabancı ortaklıklarla "cep telefonu"na geçiş yapmıştı. Ancak, siyasetin ve devletin altyapısında her şeyi değiştirmek o kadar kolay olmuyordu işte. Beşar Esad'ın bütün "değişme iradesi"ne rağmen; sistem değişime direniyordu. Küçük ve anlamlı bir örnek mi istersiniz: Geçen salı günü Suriye Devlet Başkanı'yla çok "samimi" bir röportaj gerçekleştirdik. "O" na kalsa, röportajdan sonra kaseti elimize alır, ülkemize yola çıkardık. Ama, öyle olmadı. Kaset, eski alışkanlıklarda olduğu gibi "iyi saatte olsunlar"ın "denetim" ine gitti. Ve... Sürpriz: Bir bölümü kesilmişti! Neresi olduğunu merak etmez misiniz? Futbol üzerine konuşurken, Beşar Esad, Dünya Kupası'nda milli takımımızda yer alan "uzun saçlı oyuncu" nun adını hatırlayamamıştı. Birkaç isim sıraladık, ama "o" hatırlayamadı... Yani öyle bir tereddüt anı... Sonra da röportaj devam etti. Üzerinde bile durmadık karşılıklı. Ama "sistem" durdu. Elimize gelen kasette işte bu "tereddüt anı" nın çıkarıldığını gördük. Çünkü efendim.. Lider hiçbir şeyi unutmazdı! İşte o kadar!
Batı demokrasileri Ortadoğu'da kendine "müttefik"ler ararken, bize göre yanlış sularda dolaşıyor. Mesela; "Körfez"in sularında, değişime direnenler baş tacı edilirken; samimi değişim arzusu içinde olanlar "terörist" ilan ediliyor. Oysa, asıl kendi "inat" çılarına karşı desteğe ihtiyacı var "internet" çağının reformcularının... Yani, Şam'ın şekeri "katkı maddeleri" yle tatlandırılmalı bizce. O zaman "baklava", baklava gibi olacak!
|