 |  |
Libero Erdoğan
Başbakan Erdoğan'ın gazeteci ve yazarları peşpeşe tazminata mahkum ettirmesine, son olarak da Fikret Otyam'dan 5 bin papel kazanmasına herkes tepki gösteriyor ama Başbakan'ın bu yöntemle, memleketin bütçe açıklarını kapatmaya çalıştığı da ileri sürülebilir pekala. Herhalde koskoca Başbakan antidemokrasi olsun diye veya para hırsıyla böyle davranıyor olamaz. Bu vesile ile sizlere başbakanınızı bir miktar tanıtmaya çalışmak isterim. Erdoğan'ın eski bir futbolcu olduğu, siyaset yaşamında ortaya koyduğu futbolcu reflekslerinden de anlaşılıyor. Grup toplantılarında konuşmaya başladığı zaman olsun, gazetecilerin sorularına cevap verirken olsun hep futbolcu gibi, hatta tam bir libero gibi davranıyor. Bendeniz de eski bir topçu olduğumdan gözümden kaçmıyor bu taktik! Hatırlayacaksınız, efsane libero Beckenbauer'i... Kendi 18'i önünde topu kesti mi, sadece pas atmakla kalmaz, ortadan dikine ve çok hızlı fulelerle karşı sahaya iner, hücum ve tehlike yaratırdı. Abartmış olmayı veya yağcılık yapıyor gibi görünmeyi hiç arzu etmem ama durum aynen bu... Erdoğan da topu kapıyor, kendi kalesine yönelen hücumu engelliyor, ardından hücuma geçiyor. Geçen gün grupta, 2004 yılı büyüme rakamlarını anlatıyordu. 9.9'luk büyümenin tadını çıkartıp, partisini ve çalışma aradaşlarını bi güzel gururlandıracağı yerde, tuttu hücuma geçti ve "Bizi çekemeyenler var" tespitinde bulundu. Açtı ağzını yumdu gözünü... Ben o kadar dikkatle izlediğim halde büyüme rakamları üzerine öyle ahım şahım bir muhalefet yoktu ortada, kimlerin neyi çekemediği de şüpheliydi. Ama Başbakan hücuma kalkacaktı, bu onun futbolcu refleksinden kaynaklanıyordu. Dikkat ediniz, partisinden ayrılanlar için de aynı taktiği izledi. Onların rozetlerini satılığa çıkarmış olduklarını ima etti, küçümsedi ve böylece partisinde bulunan takım arkadaşlarını yerlerine mıhladı, forma ruhunu yüceltti. Bana sorarsanız Erdoğan, hali hazırda ortada matah bir siyasi rekabet bulunmadığı halde, kendisini formda ve zinde tutmak için de bilhassa böyle yapıyor. Türkiye'nin önümüzdeki birkaç yıl içinde sıkı siyasi rekabete gebe olabileceğini görüyor ve hem kendisini hem de takımını yüksek kondisyonda tutmaya çalışıyor. Fakat yine de yorgunluk emareleri görünmüyor denemez. Kızılcahamam teati günlerinde, gazetelere yansıyan dedikodulara bakılırsa, halkın geçim sıkıntısının hayli hafifletildiğini anlatabilmek için verdiği örnek, tarihe geçecek bir örnekti. Şöyle demiş Başbakan: "Bir simit ile bir çay 60 kuruş ediyor. 5 kişilik bir aile günde üç öğün çayla simit yese, 9 lira masraf eder. Bu da ayda 270 lira tutar. Biz ne yaptık, asgari ücreti bunun üzerine çıkardık." Nasıl örnek. Şahane değil mi? Bu suretle, dar gelirli yurttaşlarımızın hiçbir problemi kalmamış olduğu anlaşılıyor. Günde 15 simit, bir demlik de çay... Ye babam ye... Vallahi bir asgari ücretli üzerine para bile biriktirebilir icabında... Yalnız bir sorun var, hadi bir ay boyunca simit yedi vatandaşlar. İkinci ay da mı simit yiyecekler? Başbakanımızın ikinci ay için başka bir teklif getirmesi gerekiyor. Ki vatandaş ne halt yiyeceğini bilsin.
|